Hülya Hanım kızının gözlerinin içine baktı şaşkın ve huzursuz bir şekilde: - Anlamadım, bir kez daha söyle bakayım! Nazlı başını kaldırdı. Kendinden emin bir şekilde az önce söylediği cümleyi tekrarladı: - Biz Erol'la evleneceğiz anne. Hem de hemen! Hülya ne diyeceğini bilemedi. Yanlış bir şey söylemekten korkuyor gibiydi. Sakin olmaya çalışıyor, meseleyi kafasında muhakeme etmeye çalışıyordu: - Bu da nereden çıktı Nazlı? Daha talebesin, okulun bitmedi, mesleğini eline almadın. Buna nasıl karar verirsin? Ayrıca biz bu arkadaşlığa hiçbir zaman onay vermedik. Ne baban ne de ben!.. Nazlı kararlı görünüyordu: - Ben sadece size bilgi veriyorum anne. Hülya sinirlenmişti. Biraz sert bir sesle çıkıştı: - Küstahlaşma Nazlı! Nazlı'nın dudakları titriyordu: - Anne, ben ölüm döşeğindeki bir insana söz verdim. Erol'un annesi ölmek üzere. Biraz önce onun yanındaydım. Kadın hastahanede ve durumu ümitsiz. Ölmeden önce oğlunun mürüvvetini görmek istiyor. Bunun için söz verdim ona. Hülya çaresizce etrafına bakındı: - Nazlı! Yaptığın, ölüm döşeğindeki bir insanı mutlu etme isteğin tabii ki erdemli bir davranış. Ama bunun için de insan kendi hayatını araç olarak kullanamaz. Bu şaka değil, bir hayat. Evlilik. Bu kadar ucuz ve kolay karar verilecek bir şey değil. İnsan iyilik yapmak için evlenmez. Kim duysa kahkahalarla güler bu hareketine. Başka türlü yardımcı olalım o kadıncağıza. Nazlı gözlerini açtı: - Kimse sizden bir şey dilenmiyor anne. Ayrıca ben Erol'u seviyorum. Onunla sevdiğim için, bir ömrü onunla geçirmek istediğim için evlenmeyi arzu ediyorum. Ben sadece görevimi yapıp saygımdan dolayı sizi haberdar ettim. Şimdi anneanneme gidiyorum. Bir süre onunla kalacağım. Annesinin cevabını bile beklemeden odadan çıktı. Hülya ağlamaklıydı. Ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette telefona atıldı. Kocasının numarasını çevirip sabırsızlıkla beklemeye başladı. Az sonra ahizenin öteki ucundan Ahmet'in sesi duyuldu. Hülya hemen anlattı olayı ve ekledi: - Ahmet, bir an önce eve gel. İş çığırından çıktı artık. Yarım saat içinde Ahmet evdeydi. Nazlı o geldiğinde yeni gitmişti evden. Hülya gibi, her olay karşısında gücünü yitirmeyen o kararlı ve metanetli bir insan, ağlıyordu çaresizlikten. - Ağlama Hülya! diye söylendi Ahmet. Kaşları çatılmıştı. - Elbet bir şekilde bunun bir çıkar yolunu bulacağız. Kimin nesidir daha öğrenemedim ama kısa bir zamanda halledeceğim bu meseleyi. Gerekirse gücümü kullanacağım. Benim kızım için planladığım hayallerime engel olamayacaklar. Asla onay vermiyorum bu evliliğe... > DEVAMI YARIN