"Bu gidişle ben çok yaşamam!"

A -
A +

Ahmet Fazıl Bey her akşam yaptığı gibi akşam yemeğinden sonra çalışma odasına çekilmişti. Evdeki gerginlik had safhadaydı. Yemek boyunca hiç kimse tek kelime konuşmamıştı. Nazım'ın babasıyla yaptığı son konuşmada Ahmet Fazıl Bey oğluna "karını da al bu evden git!" diyerek son sözünü söylemişti. O günden beri yaşanan bu gerginlik herkesin sinirlerini bozuyordu. Tahir çalışma odasının kapısını hafifçe tıklatarak Fazıl Beyin bir bardak sütünü getirip masaya koydu. Fazıl Bey başını kaldırdı: - Teşekkür ederim Tahir! - Afiyet olsun efendim. Fazıl bey bir yudum aldı sütünden: - Otursana Tahir... Bu emektar uşakla neredeyse otuz seneye yakın birlikteydiler. Tahir bir delikanlıydı Fazıl Beyin yanında işe başladığı zaman. Önce getir götür işlerine yardımcı olması için işe almıştı onu Ahmet Fazıl bey. Daha sonra Tahir'in becerikliliği dikkatini çekmiş, köşkü satın alınca onu fabrikadan eve kaydırmıştı. Köşkün alt katında bir odası vardı. Bekârdı, hiç kimsesi yoktu hayatta. Bu nedenle olsa gerek inanılmaz bir sadakatle bağlıydı Ahmet Fazıl Beye. Onu ailesi olarak görüyor onun için her şeyi gözünü bile kırpmadan yapabileceğini düşünüyordu... Tahir yavaşça çalışma masasının karşısındaki maroken koltuklardan birinin ucuna ilişti. Geniş bir odaydı Ahmet Fazıl Beyin çalışma odası. Biraz karanlık bir havası vardı. Yerler bordo renkli uzun tüylü halıyla kaplıydı. Odanın bütün duvarları kütüphaneydi. Ortadaki büyük ceviz masanın üzerinde Fazıl Beyin evrakları, dergiler, kitaplar bir de yazı makinesi bulunuyordu. Bahçeye bakan taraf olduğu gibi pencereydi ama perdelerinin sonuna kadar açıldığı pek vaki değildi. Fazıl bey kitap okurken, çalışırken loş ortamlarda daha iyi konsantre olduğunu düşünüyordu. Yere kadar inen koyu krem rengi perdeler kadifeydi. Çalışma masasının yan tarafında ayaklı bir abajur vardı. Tam kapının yanında ki boşlukta ise orijinal bir suluboya tablo asılıydı. Fazıl bey arkasına yaslandı: - Sen de rahat değilsin değil mi Tahir? Safiye'nin ölümüyle bu evde her şey değişti... Bir daha da eskisi gibi olmayacak... Bunu biliyorum. - Allah size uzun ömür versin beyefendi... Yaşlı adam acı bir gülümseme ile baktı emektar uşağına: - Ben çok yaşamam Tahir. Bu gidişle çok yaşamam... Tahammül edemiyorum. Bu evin içinde bu kadının dolaşmasına, bana ait şeyleri sahiplenmesine tahammül edemiyorum. Tahir ne diyeceğini şaşırmıştı. O da sevmiyordu aslında Belkıs'ı. Tam bu sırada telefon çaldı. Fazıl Bey ahizeyi kaldırdı ve birden gözlerinde bir ışık parladı: - Tamam, bağlayın, bekliyorum... Eliyle ahizeyi kapatıp Tahir'e döndü: - Teşekkürler Tahir, başka zaman konuşuruz şimdi gidebilirsin. Uşağın odadan çıkmasını bekledikten sonra elini çekti ahizeden: - Alo, Onur? Nasılsın oğlum? Ne haberler var? Onur'un sesi gayet net ve yakından duyuluyordu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.