"Bu iş burada bitsin Tarık!.." -40-

A -
A +

Meral yalvarırcasına baktı Tarık'ın yüzüne: - Ne olur, yanlış anlama, tabii ki farklısın Tarık. Ama bir anda o şokla, o üzüntüyle düşünemedim. O kadar ani oldu ki herşey... Değil telefonumun kapalı olduğunu düşünmek, telefonum olduğu bile aklıma gelmedi. İnan ki Serdar, Esra'ya telefon etmemi isteyince jetonlu telefon aradım. Tarık işaret parmağını genç kıza doğru sallayarak haykırdı: - Bak!.. Kendi ağzınla söyledin. Serdar hemen arkadaşına haber vermeyi düşünüyor ama ben senin aklına bile gelmiyorum. Bir de düşünecek olursak Serdar hasta. O haliyle bile ilk aklına gelen kızarkadaşı. Meral ağlamaklı bir sesle atıldı: - Bizimle onları mukayese edemezsin Tarık, onlar neredeyse dört senedir birlikteler. Ben ise seni bu senenin başından beri birkaç aydır tanıyorum. Mutlaka senin benden bir farklılığın var, bunu inkar edemem. Ama sen de benim durumuma anlayış göstermelisin. Ne olur, daha fazla dayanamayacağım. Madem senin değer yargılarınla benimkiler farklı, o zaman arkadaşlığımızdaki farklılığı da kaldıralım. Bu iş de burada bitsin! Tarık irkildi. O anda anlamıştı çizmeyi biraz aştığını. Karşısında isyan bayrakları havalanmış, başkaldırı başlamıştı. Dişlerini sıktı, öfkesini belli etmemeye çalışarak başını salladı: - Tamam, mesele kapanmıştır, benim amacım zor anında yanında olabilmekti. Ben her zaman hazırım. Bir telefonun yeter. Kusura bakma, ben de şaşırdım biraz. Meral cevap vermedi. Saatlerdir Tarık'ın kendisine serzenişlerini dinliyordu. Genç adam okula gitmemiş, sabahtan hastahaneye gelmişti. Meral'i bulup birlikte hastahane kantinine inmeyi teklif etmişti. Nevin hanımda kızının sabah erkenden kahvaltı etmeden hastahaneye koştuğunu bildiği için Tarık'ın teklifini desteklemiş, ısrar etmişti. Serdar ise hiç sesini çıkartmadan kendisine "geçmiş olsun" temennisinde bulunan bu genç adamı takip etmişti gözleriyle. Esra o gece yine hastahanede kalmıştı. Tarık gelmeden birkaç dakika önce derse girmek için ayrılmıştı odadan. Genç kız bütün haftayı hastahanede geçirmişti. Bir gün önce akşam üzeri Serdar'ın sınıf arkadaşları toplu halde gelmişlerdi ziyaretine. Odanın içi bir anda lunapark gibi olmuş, her kafadan esprilerle dolu sözler çıkmaya başlamış, bu hengamede Serdar çok mutlu olmuştu. Hocaları da geliyordu genç adamın ziyaretine. Hepsi bütün ihtisaslarını ortaya koyuyor, onun tutulduğu bu amansız hastalığı bertaraf edebilmek için kitaplar deviriyor, toplantılar yapıyorlardı. Serdar hem sevdikleri bir meslektaşlarının oğlu, ondan da öte, her zaman saygılı, her zaman çalışkan, her zaman akıllı bir talebeleri, bir doktor adayıydı. Meral çayının son yudumunu da içti ve ayağa kalktı: - Artık Serdar'ın yanına gitmem lazım. Annem bütün gece buradaydı, oldukça yorgun, ben oturacağım o biraz dinlensin, belki eve gitmek ister, belki biraz hava almak ister. İzninle Tarık... Genç adam da onunla birlikte kalktı. İçindeki isyanı bastırmayı çok güzel beceriyordu. Garip bir kıskançlık duyuyordu bu aile bağına karşı. Meral'in ailesine olan düşkünlüğü, onlar için kendini feda edercesine özveride bulunması içinde öfke dolu duygular yeşertiyor, hasta olan Serdar'a bile kızgınlık duyuyordu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.