"Bu işin bir bedeli vardır"

A -
A +

Tevfik oturduğu yerde hareketlendi. Kaşları çatıldı. Samim Usta bir kere öksürdükten sonra söze başladı: - Efendim, heyecanlı ve güzel bir iş için burada bulunuyoruz. Ahmet oğlumuzu ne kadar tanıyorsunuz bilmiyorum ama ben çocukluğumdan beri bu şehirde yaşayan bir insanım ve beni tanırsınız... Tevfik dudak büktü: - Ondan şüphemiz yok Samim Usta... Tanırız tabii... - Beni tanıyorsan ben her şeye kefilim. Buraya hayırlı bir iş için geldik. Ben de bu işe vesile olmaktan çok memnunum. Allah'ın emri peygamberin kavli ile kızımız Elmas'ı oğlumuz Ahmet'e istiyoruz. Münasip görürseniz uzatmadan bitirelim bu işi... Bir sessizlik oldu. Tevfik kaşlarını kaldırmış Ahmet'e bakıyordu. Ahmet titrediğini hissetti. İçinde fırtınalar kopuyordu. Bütün beklentisi, hayalleri, umutları şu karşısında oturan adamın iki dudağından çıkacak kelimelere bağlıydı. Tevfik neden sonra konuşmaya başladı: - Samim usta, her şeyi söyledin, kefil de oldun... Ama bizim oralarda bu işin bir bedeli vardır. Hani adına başlık falan demeyelim ama bir bedelin de olması lazım. Gül gibi kız vereceğim size. Bu arada biz de gerekeni yapacağız, masrafımız olacak... Samim ustanın yüzünden bir bulut geçmişti. Öne doğru eğildi: - Ne istiyorsun Tevfik? - Benim sözüm söz olur Samim Usta. Beş yüz bin lira para isterim. Başka da bir şey istemem. Ahmet irkilerek bakındı etrafına. Hüveyda Hanım yerinde doğrulup oturuşunu düzeltti. Elmas ise dudaklarını ısırıyordu. Samim Usta güldü: - Ne diyorsun sen Tevfik? Bu çocuğun hali belli şekli belli... Bu zamanda böyle istekler... Geç bunları... -Yok Ustam, son sözüm bu benim. Beş yüz bin lira para değil. Parayı verin kızı alın. Sözüm söz. Beş yüz bin lira gerçekten büyük paraydı. Hele Ahmet için bir servet sayılırdı. Umutsuzlukla baktı ustasına. Bir şeyler söylemek istiyordu. Odanın içinde sessizlik hakimdi. Ahmet kaçamak bakışlarını Elmas'ın üzerinde gezdirdi. Ani bir kararla başını kaldırdı, Tevfik'e döndü: - Bana zaman verebilir misiniz? Tevfik gelişmelerden memnundu: - Sana altı ay müsaade. Altı ayı bir gün geçerse unut bu işi. Ahmet başını salladı: - Peki efendim. Altı aya gelmeden bu parayı avucunuza sayacağım. Samim Usta sıkılmıştı: - Pazarlık bittiyse kalkalım o zaman. Peki Tevfik, sözümüzü aldık. Altı aya kalmadan, ama en geç altı ay içinde buraya tekrar gelip yüzükleri takacağız. Hep birlikte kalktılar. Ahmet ağlamaklıydı. Onun halini gören Hüveyda Hanım dilini yutmuş gibi görünüyordu. Elmas ise dolu dolu gözlerle şaşkın bir şekilde bakınıyordu etrafına. Ahmet, Tevfik'in elini öptü. Vedalaştılar. Dışarı çıktıkları zaman kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Samim Usta bozdu sessizliği: - Bu para hırsı başını yiyecek bu adamın, inanın başını yiyecek! Söyleyecek söz bulamıyorum, bu zihniyete!.. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.