"Bu işin sonu fena olacak!"

A -
A +

Betül hızlı adımlara gelen yolcu bölümünden çıktı. Şoför Rasim'i hemen tanımıştı. Elini kaldırdı. Şoför koşar adımlarla geldi genç kadının yanına: - Hoş geldiniz efendim. Beyefendi sizi evde bekliyor. - Hemen gidelim Rasim, çok yorgunum... Havalimanından eve gelişleri bir saat kadar sürmüştü. İstanbul trafiği her zamanki gibi yoğundu. Koşar adımlarla çıktı villanın merdivenlerini Betül. Tam on iki yıldır burada oturuyordu Kamil Şanlıdağ. Projesini, planını kendisi yapmıştı oturduğu villanın. Boğaz manzaralı, çok geniş bahçeli bir villaydı. İki kattan oluşuyordu. Yatak odaları ikinci kattaydı ve her odanın kendi banyosu vardı. Aşağıdaki salon ise bahçeye cam bir kapıyla açılıyordu. Son derece modern mobilyalarla döşenmişti ve sol köşede bir şömine vardı. Kamil Bey robdöşambrını giymiş, ağzında piposu ayakta duruyordu salonun ortasında. Betül telaşlı hareketlerle koştu babasına, sarıldı, iki yanağından öptü: - Babacığım, nedir bu başımıza gelen Allah aşkına, ben şuraya hiç huzur içinde gelemeyecek miyim? - Otur şuraya, biraz soluk al. Karnın da açtır senin. Şimdi yemeği hazırlayacaklar. Betül deri koltuklardan birine oturdu ve ayak ayaküstüne attı: - Neler oluyor baba? Nereden çıktı bu evlenme meselesi? Omuzlarını kaldırdı Kamil Bey: - Bilmiyorum. Tatile diye gitti. Okuldan bir arkadaşı vardı hatırlıyorsundur, Ersin. Onların evine gitti misafir olarak. Sonra telefon etti ve "ben evleniyorum" dedi. Metin'i yolladım Foça'ya, araştırma yapsın diye. Ne olup bittiğini anlayayım dedim. Yetimhanede büyümüş, kimsesiz bir kızmış. Garsonluk yapıyormuş. Betül'ün gözleri dehşet içinde açılmıştı: - Aman Ya Rabbim! Olacak şey değil, aklını mı kaçırmış bu çocuk? İyi ki annem görmedi bunları, o zaman bir kez daha ölürdü. Hiç konuşmadın mı peki kendisiyle, olamayacağını söylemedin mi? Omuzlarını kaldırdı soğukkanlı bir şekilde Kamil Bey: - Metin konuşmuş, kararlıymış, gerekirse babam evlatlıktan reddetsin diyormuş. Betül ince bir çığlık attı: - Saçmalamasın, bizim ailemize yakışır bir şekilde davranması lazım. Fazla şımarttınız bunu baba! Kabahat sizin hep, her istediğini yaptınız. Hayatı bu kadar kolay görüyor işte. Kamil Bey sıkıntıyla yüzünü buruşturdu: - Ben kararımı verdim Betül, gerekirse silip atarım. Benim bütün yapmak istediğim onun doğru dürüst bir hayatının olması. Bunca zaman yaptığım şeylerin boşa gitmemesi. Benim onun için planlarım var. Böylesine silip atamaz o planları. Kolay değil o kadar. Betül ağlamaya başladı. Sinir krizi geçiriyor gibi sarsılıyordu vücudu. Bir süre sonra toparlandı: - Ben yarın gideyim baba Foça'ya. Biletimi ayarlayıver. Yüz yüze konuşayım şununla, bu işin olamayacağını gözünün içine baka baka anlatayım. Kamil Bey derin bir soluk aldı: - Ne yapman gerekiyorsa yap Betül, yoksa işin sonu fena olacak!.. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.