Ferit Kozdağlı dikkatle Haydar'ın yüzüne bakıyordu. Haydar geriye doğru yaslandı ve istedikleri paranın miktarını söyledi. Miktarın çokluğu karşısında Yaşar bile şaşırmış, hayretle başını kaldırıp arkadaşının yüzüne bakmıştı. Bu Ferit Beyin gözünden kaçmadı. Sakin bir şekilde dinliyordu. - İstediğin miktar bir servet, neden vereyim sana bu kadar parayı? Ayrıca çocuğun ailesi sen değilsin... Niçin sen istiyorsun? Haydar sinirlenmişti: - Bu adam cahil beyim, anlamaz bu işlerden. Ben sadece hayır için yardım ediyorum. Sonunda bir çocuk alıyorsun. Bir insan evladından vazgeçiyorsa bunun karşılığını almalı diye düşünüyorum. Ferit Bey arkasına yaslandı: - Bu çeşit bir alışveriş benim tarzım değil. Olmaz. Konu kapanmıştır. Şimdi yardımcım size yolu gösterecek. Haydar bozulmuştu: - Biraz pazarlık ederdik... Ferit Bey kararlı bir tavırla başını iki yana salladı: - Hayır. İlgilenmiyorum. Uşağına seslendi hemen ardından: - Mehmet, beylere kapıyı göster. Mehmet uzun boylu, iri kemikli bir adamdı. Aynı bir heykel gibiydi yüzünün ifadesi. Kapının önünde durup iki adama döndü: - Buyurun efendim. Kapı bu tarafta. Haydar birkaç girişimde daha bulunmayı denediyse de başarılı olamadı. Bir anda kendilerini bahçede buldular. Yaşar dişlerinin arasından sinirli bir şekilde çıkıştı: - Uçtun be sen de... O kadar para istenir mi? Berbat ettin işi... Haydar sıkıntılıydı: - Adamda çuvalla para var yahu, onun için önemli mi, cimri herif... Bunlar böyle işte, ellerindeki gidecek diye akılları çıkıyor... Şu tantanaya bak... Saray gibi ev, yok, yok adamda. Mezara götürecek paraları sanki... Ben pazarlığa açıktım. Ticaret böyle yapılır oğlum, yukarıdan başlarsın, anlaşana kadar inersin. Adamın ticaretten de haberi yok. Yaşar caddenin iki tarafına bakındı: - Gel haydi, boşuna geldik. Yürümeye başladılar. İkisi de arkalarından kendilerini takip eden adamı fark etmemişlerdi. Adam sessizce onları gözden kaybetmemeye özen göstererek yürüyordu... > DEVAMI YARIN