Bu ne garip bir dünyaydı böyle!

A -
A +

Yemekten sonra Tansel ile Coşkun baş başa konuşmaya başladılar: - Vedat Hoca benden bahsetmiş Mithat Beye. Dün akşam yemeğe çağırdılar. Mithat Bey bir kadronun boş olduğunu gelmeyi düşünüp düşünmeyeceğimi sordu. Şaşırdım. Orada çok değerli hocalar var. Akif Ünlüer de o kürsüde. Seneye bölüm başkanı o olacakmış. Tansel buz gibi olduğunu hissetti bir anda. Kaşları çatıldı ve rengi sarardı: - Akif Ünlüer mi? Cerrahpaşa'da mı o? - Evet, düşünebiliyor musun Tansel Abla, bu iki kıymetli hocanın yanında olmak! Doçentlik tezimi onların yanında vermek! Bu muhteşem bir şey... Tansel dudaklarını ısırdı. Bu ne garip bir dünyaydı böyle. Bu kararın Coşkun için nelere mal olabileceğini düşündü bir an. Ya gerçekler ortaya çıkarsa, ya Coşkun her şeyi öğrenirse! Titrediğini hissetti. Kekeledi: - Bil... Bilmem oğlum, bence iyi düşün derim. Burada da rahatın iyi. Hocan seviyor seni... Coşkun şaşırmıştı, biraz önce kendisine sınırsız destek veren Tansel bir anda ağız değiştirmişti sanki: - Tansel Abla, anlattım ya, iyi düşündüm. Sen de bu fırsatın bulunmaz olduğunu söylemedin mi az önce? Ne oldu ki birden? Tansel başını iki yana salladı: - Yok, yok bir şey, yine de her yönüyle bakmak gerektiğini düşündüm bir an. Coşkun kararlı bir şekilde kalktı ayağa: - Ben kararımı verdim, gideceğim. Tansel hafifçe inledi. Bu korkunç rastlantıdan Yahya ve Müşerref'e bahsedip bahsetmeme konusunda kararsız kaldı. Eğer Coşkun'un kararına karşı çıkacak olsalar, mutlaka geçerli bir sebep ileri sürmek zorundaydılar. Oysa söylenenler başından söylenmişti bile. Bundan sonraki konuşmalar ileriye dönüktü. Yahya ve Müşerref Hanım da oğullarının gidişini kabullenmiş gibiydiler. Tansel durgundu. Coşkun'un bir ara odadan çıkmasını fırsat bilen Yahya Efendi, doktor hanıma döndü: - Kızım, sen pek taraftar değilsin galiba bu gidişe? Tansel yutkundu: - Nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama... Fısıldar gibi kıstı sesini. Eğildi yaşlı adama: - O kürsüde Akif var Yahya Abi... Yahya Efendinin yüzü bir anda değişti. Derin bir nefes aldı. Yan gözle karısına baktı önce. Müşerref Hanım da donup kalmıştı sanki. Yaşlı adam omuzlarını kaldırıp mırıldandı: - Olacakların önüne geçilmez kızım. Olanla ölene çare yok!.. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.