"Bu ne kadar sürecek Meral?"

A -
A +

Sabah erken kalkmıştı Meral. Kahvaltıyı hazırlamış, çayı demlemiş, anne ve babasının uyanmasını bekliyordu. Camdan dışarıyı seyrediyor, caddeden geçen arabaları takip ediyordu. Birden kaldırıma yanaşan beyaz arabayı farketti, heyecanlanmıştı. Araba Tarık'ın arabasıydı. Telaşla başını çevirip salona baktı gayriihtiyari. Anne ve babası daha kalkmamışlardı. Gece geç vakit yaptıkları mezarlık ziyareti ve hâlâ ikisinin de içtiği sakinleştirici ilaçlar sabah erken kalkmalarını önlüyordu. Meral fazla düşünmedi. Hemen üzerine bir ceket alıp ayakkabılarını geçirdi ayağına. Koşarak dışarı çıktı. Gerçekten de gelen Tarık'tı. Hemen arabaya bindi. Genç adam motoru çalıştırmak için davrandığında müdahale etti: - Tarık, burada konuşalım, bir yere gitmeyelim, şimdi uyanıp da beni bulamazlarsa çok kötü olur. - Bu ne kadar devam edecek Meral? Ben dayanamıyorum. Gel, gidip evlenelim. Ne dersin? Meral iliklerine kadar titrediğini hissetti. Dudaklarını ısırdı: - Yapamam Tarık, o kadar kötü ki durumları, acıları o kadar yeni ki daha, bir ikinci darbeyi kaldıramazlar. Öfkeyle direksiyona bir yumruk attı delikanlı. Kızgın bir şekilde Meral'e baktı: - Kendini hiç düşünmüyorsun sen, varın yoğun başkaları... - Tarık'cığım, başkaları dediğin insanlar benim annem babam. Benim ailem. Öfkeyle kısıldı genç adamın gözleri: - Ya sen, ya ben... Onlar mutlu olacak diye kendini bir kafese sokmaya razı geliyorsun ha. Bunun orta yolunu bulmaya çalıştın mı? Yooo, nerede, kim ne isterse sen sadece onu yapıyorsun, bir tek kendini ve beni düşünmüyorsun.... Halbuki hayat bizim için var bundan sonra, bizim önümüzde uzun yıllar var. Meral bir müddet sessiz kaldı. Aslında genç adamın söylediklerinde doğruluk payı vardı. Kendisini asla ön plana çıkartmıyor, bütün hayatını istemeyerek anne ve babasının duygularına göre yönlendiriyordu. Onların yaşadığı acıyı anlıyor, aynı acıyı kendisinin de yaşadığını biliyordu. Ama 'ölenle ölünmüyor" diye söylenmiş bir laf vardı ve doğruydu. Aklı başında insanların metanetlerini kaybederek kendilerini bu denli dağıtmaları normal değildi tabii ki... Hayat her şeyiyle devam ediyor, insanlar yine yiyip içiyor, konuşuyor, uyuyordu. Hayatının sonuna kadar bir kafesin içinde yaşamaya tahammül edemeyeceğinin o da farkındaydı. Biraz zamana ihtiyacı vardı sadece. Çekingen bir tavırla baktı genç adamın yüzüne: - Haklısın Tarık. Kendimi düşünmem lazım, ama sanırım biraz zamana ihtiyaç var, henüz yaşananlar ailem için çok yeni. Daha bir ay oldu. O kadar taze ki her şey... Tarık alaylı bir şekilde gülümsedi: - Bu yapılacaksa şimdi yapılır Meral, daha ileride daha zor olacaktır, daha başarısız olacaksın. Aklını kullan, hem seni kaybetmeyecekler ki, bunu anlatmaya çalış. Eğer kabul etmezlerse, seni bu kafesin dışına bırakmamaya kararlılarsa o zaman kopar zincirlerini kendin. Gel, gidelim evlenelim, nasıl olsa seni silmeyi falan göze alamazlar. Biz evlendik diye geldik mi mecburi kabullenecekler. Hayat sürprizlerle dolu... DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.