Bu soru çöküşün başlangıcıydı!..

A -
A +

Cüneyt Yeni Foça yolundaki kampinglerden birine gitmişti. Önce denize girip serinlemiş, ardından da kampinge ait çay bahçesinde oturmuş, soğuk gazoz içiyordu. Gerçekten kızmıştı Saadet'e sabahleyin. O farklı düşünüyordu. Oysa Cüneyt'e göre her şey oluruna varırdı. Elbette ki kafasında planları, projeleri, yapmak istedikleri hakkında fikirleri vardı. Bunlar da zaman içinde olacaktı. Karısının bu şekilde acele etmesinin sebebi, ona güvenmemesiydi. Hep hissetmişti Cüneyt bu güvensizliği Saadet'in yaklaşımında. Birden gülmeye başladı kendi kendine. Mırıldandı: "Bir haftada tanıdığın insandan ne bekliyorsun ki oğlum Cüneyt! Kim bilir hoşuna gitmeyen daha ne huyları çıkacak!.. Yanlış mı yaptım ne?!." Evlendiğinin ertesi günü beyninde şekillenen bu soru çöküşün başlangıcıydı. O gün akşama kadar tek başına oturdu Cüneyt. Özellikle eve gitmek istemedi. Ama akşam güneş batmaya yakın kalktı ister istemez. Bir minibüse binerek Eski Foça'ya döndü. Eve doğru ilerlerken kapıdan çıkmakta olan Hafize Ana'yı gördü ve hemen köşeye gizlendi. Şimdi konuşmak istemiyordu yaşlı kadınla. Karısının yaşlı kadını uğurlayışını seyretti gizlendiği yerden. Sonra yavaşça yaklaştı bahçe kapısına ve sessizce açtı kapıyı. Saadet oturma odasındaydı. Sediri düzeltiyordu. İçeri girdiğini duymadı: - Misafir mi vardı? Korkuyla zıpladı genç kadın. Aniden evin içinde duyulan erkek sesinde çok ürkmüştü. Elini göğsüne koyarak gözlerini kapattı bir müddet: - Korkuttun beni Cüneyt, insan haber vermez mi geldiğini? Bir lokma aklım var o da gidecekti... Cüneyt alaylı bir şekilde güldü: - Gerçekten bir lokma mı aklın? Bence doğru bir tespit... Saadet boş bakışlarla süzdü kocasını. Hafize Ana'nın söyledikleri yankılanıyordu beyninde. "Fedakârlık!" demişti en son yaşlı kadın. "Fedakârlık yapmak zorundasın evlilikte. O güne kadar prensip edindiğin şeyleri yumuşatmak zorundasın, tepkilerini kontrol etmek zorundasın, alışkanlıklarını değiştirmek zorundasın!" Bunlar Saadet'i ürkütüyordu. Kocasına gülümsedi sonunda: - Haklısın, sabahleyin boşboğazlık ettim, ama sen de beni anlamaya çalış, hep mücadele içinde geçti hayatım benim, farklı şekillerde büyümüşüz, olaylara bakışlarımız farklı, mutlak bir orta yol bulacağız! Cüneyt omuzlarını silkti. Etrafına bakındı: - Yemek var mı? Ne yiyeceğiz? - Karnıyarık yaptım pilavla... Yanında da cacık yapayım istersen. Cüneyt birkaç saniye düşündü: - Ben köşedeki marketten kızarmış piliç alıp geleyim. Hızla çıktı odadan. Saadet şaşırmıştı. O anda kocasını hiç tanımamanın ne kadar zor olduğunu düşündü. Onun sevdiği şeyleri bile bilmiyordu. Neden hoşlanır, neden hoşlanmaz hiçbir fikri yoktu. Dudaklarını ısırdı: "Yanlış mı yaptım ne?" diye sordu kendisine. Birbirlerinden habersiz, evliliklerinin ertesi günü ikisi de ayrı yerlerde bu soruyu kendilerine sormuşlardı. Saadet sedire oturdu ve ellerini dizlerinin üzerinde kenetleyerek gözlerini halıya dikti. Vücudundan buz gibi terler süzülüyordu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.