"Bu yükle yaşamak ağır geliyor bana!"

A -
A +

Ahmet Fazıl Bey dişlerini sıktı. Belkıs neler olduğunu anlamaya çalışıyor, iki erkeğin yükselen seslerinden ürkmüş bir şekilde şaşkın bakıyordu. Yaşlı adam acı bir gülümseme ile baktı oğluna: - Demek suçlu benim ha? Seni görmek istemiyorum. Bu edepsiz karını, onun sümsük kızını ve seni görmek istemiyorum bu evde... Hemen terk edin!.. Salondan dışarıya çıktı. Başı dönüyordu. Ağzının içi acı dolmuştu. Uykularını kaçıran, geceleri kendisini kâbuslar halinde ziyaret eden bu olaydan duyduğu suçluluk duygusunun bu kadar net bir şekilde yüzüne vurulmasından duyduğu rahatsızlık perişan etmişti yaşlı adamı. Odasına girip derin bir nefes aldı: - Suçlu benmişim! Hepsinin sebebi benmişim... Şunun ettiği lafa bak! Komodinin üzerinde duran cep telefonunu aldı ve Onur'un numarasını tuşladı, beklemeye başladı. Az sonra genç avukat karşısındaydı: - Alo, Onur? Ne haber? Genç avukat sabahın köründe aranmasına şaşırmıştı: - Fazıl Amca? Hayırdır? - Ne yaptığını merak ettim, bir şeyler bulabildin mi? Onur yutkundu. Birkaç saniyelik duraklamadan sonra cevap verdi: - İğneyle kuyu kazmak gibi bir şey Fazıl Amca, hiçbir şey bulamadım. Sizi hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum ama çok zor. Fazıl Bey yıkılmıştı. Vicdanını rahatlatmak onun için çok önemliydi. - Aramaya devam et Onur. Bul bana torunumu. Onu bulamadan ölürsem gözlerim açık gidecek. Kendimi hiç affetmeyeceğim. Onur ne diyeceğini şaşırmıştı. - Uğraşıyorum Fazıl Amca... Telefonu kapattı yaşlı adam. Kendisini boşlukta hissediyordu. Bu sıkıntıları yaşama sebebi olarak gördüğü oğlunun da yaşananların sorumlusu olarak kendisini göstermesi daha da huzursuz etmişti yaşlı yüreğini. Yatağının üzerine oturdu ve ağlamaya başladı: "O küçücük bebeğe yaptıklarımızın bedelini ödüyoruz... Ah Nazım, seni kendime göre yontmaya çalıştım hep. Oysa sen benden ne kadar ayrı bir çocuksun. Beceremedikçe sana yüklendim. Seni suçladım. Nerede hata yaptım ben?.." Gözyaşları kırışık yanaklarına dökülüyordu. Kapının çalındığı duyarak aceleyle yanaklarını sildi. Gelen Tahir'di: - Gel Tahir... - Özür dilerim efendim, benim suçum bütün bu olanlar... Elini kaldırdı Ahmet Fazıl Bey: - Boş ver Tahir. Böylesi daha iyi. Artık kaldıramıyorum. Görüyorsun değil mi? Para pul işe yaramıyor. Huzur lazım insana. Vicdan rahatlığı lazım. Yoksa ne kadar servetin olursa olsun yüreğini kemiren bir şey oldukça hiçbir işe yaramıyor. Bu yükle yaşamak ağır geliyor bana artık!.. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.