"Bugün bulgur pilavı yapacağım bey..."

A -
A +

Şevket Bey gazetesini ve ekmeği alıp gelmişti. Her sabah rutin yaptığı işlerdi bunlar. Hem kısa bir sabah yürüyüşü yapmış oluyor, hem de alışverişini yapıyordu. Mis gibi kokan sıcacık ekmeği masaya bıraktı: - Bir çay koyarsan Şefika, kahvaltıdan önce içerim doğrusu. Karı-koca çocuklarının geldikleri akşam olanlar hakkında bir tek kelime bile konuşmamışlardı. Yavuz ve karısının davranışları hakkında hiçbir yorumda bulunmamışlar ama iki gecelerini de uykusuz geçirmişlerdi. Sanki bu konuda konuşurlarsa bir şeylerin değişeceğinden korkuyorlardı. Şefika Hanım çayını getirdi kocasına. Yanındaki sehpaya bıraktı. - Bugün bulgur pilavı yapacağım Şevket bey. Seversin sen. Gülümsedi yaşlı adam: - Bir de cacık yapalım yanına Şefika. Uzun zamandır yemedik. Başını salladı kadın. Ardından mırıldandı: - Biraz evdeki kuru erzaktan pişireyim dedim. Masrafımız oldu daha maaşı alır almaz. İdare edelim. Şevket Bey başını eğdi: - Ne yapalım Şefika, olacak bunlar. Onlar bizim çocuklarımız. Onlar için yaşamadık mı bu hayatı? Şefika Hanımın gözleri daldı: - Bari kıymetini bilselerdi... diye mırıldandı. Şevket Bey gözlüklerinin üstünden baktı karısına, hiçbir şey söylemeden gazetesini okumaya devam etti. Tam kahvaltıya oturacakları sırada telefon çaldı. Yaşlı adam karısına baktı: - Hayırdır inşallah, sabahın bu saatinde, çocuklara bir şey mi oldu acaba? Telefona doğru ilerledi. Ahizeyi kaldırdı: - Alo, buyurun? Arayan Yavuz'du. Sert bir sesle konuşuyordu: - Baba, sen misin? - Benim oğlum, günaydın, hayırdır Yavuz, bir şey mi oldu? Genç adamın ses tonu öfkeliydi: - Evde misin baba? Seninle konuşmak istiyorum... - Evdeyim oğlum, nereye gideceğim. Buraya mı geleceksin? Yavuz aceleyle cevap verdi: - Evet, şimdi geliyorum. Başka hiçbir şey söylemeden kapatmıştı telefonu. Yaşlı adam elinde ahize, şaşkın bir şekilde baktı karısına: - Yavuz geliyor, konuşacakmış. Şefika Hanım birden kanının çekildiğini hissetti. Yalvaran gözlerle baktı kocasına: - Yalvarırım Şevket bey, ters bir şey konuşma. O bizim oğlumuz... Şevket Bey düşünceli bir şekilde oturdu sofraya. İkisinin de iştahı kaçmış, tıkanmışlardı. Zar zor birkaç lokma yediler. Yarım saat sonra kapının çalınmasıyla irkildiler. Şefika Hanım ağrıyan bacaklarından dolayı ağır adımlarla gitti kapıya. Yavuz kızgın bir yüz ifadesiyle yıldırım gibi girdi içeriye... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.