"Bugün nasılsın canım anam?"

A -
A +

Erol mutlu görünüyordu. Annesini sevgiyle öptükten sonra odaya girdi, kabanını çıkarttı: - Dışarısı çok soğuk anne, bayağı üşüdüm gelirken. Elmas endişeyle sobaya yöneldi: - Ben hemen birkaç odun daha atayım oğlum, bir de sıcak çorba getireyim sana. İçin ısınsın, hasta olma. Erol ellerini birbirine sürterek sobaya yaklaştı: - Sen nasılsın anam? Nasıl geçti günün? Elmas başını hafifçe yana eğdi: - Nasıl olayım oğlum, çalıştım geldim işte. Midesindeki korkunç ağrıdan bahsetmemeyi kararlaştırmıştı. Erol hafifçe gülümsedi: - Biliyor musun anne? Nazlı seninle tanışmak istiyor... Elmas başını kaldırdı, oğlunun gözlerinin içine baktı: - Ben de isterim oğlum tanışmayı. Ancak böyle bir evde nasıl yapacağız? Bildiğim kadarıyla çok zengin bir ailenin kızı. Hiçbir zaman içinde yaşadığım şartlardan gocunmadım, namusumla, helal parayla yapabildiğim, kurabildiğim düzenden hiç komplekse kapılmadım ama bu iş başka!.. Erol annesine sarıldı: - Hiç dert etme anne, Nazlı öyle bir kız değil. Bunlar onu etkilemez. O benim şartlarımı biliyor. Elmas sesini çıkartmadı. Midesindeki ağrı canını acıtıyordu. Gayri ihtiyari elini karnına koydu, oğlunun başını okşadı. Cevap vermeden mutfağa geçti. Tencereyi ocaktan indirdi. İki tabağı, iki kaşığı, ekmek sepetini bakır sininin içine koydu, odaya getirdi. Yere bir örtü serdi. Tepsiyi ortaya koydu. Ardından çorba tenceresini getirdi. Kapağını açtı. Mis gibi tarhana kokusu sardı odanın içini. Bir baş soğan da getirdi ardından. Ana oğul yemeklerinin başına oturdular. Bir müddet hiç konuşmadılar. Neden sonra Elmas bozdu sessizliği: - Nazlı kızım kendi mi istedi tanışmayı? Erol başını salladı, ağzındaki lokmayı çiğneyip yuttuktan sonra devam etti: - Evet anne. Seninle tanışmayı kendisi istiyor. Ne zamandır söylüyor. Bugün yine söyledi. - Hafta sonunda getirirsin o zaman oğlum. Ben cuma günü haftalığımı alacağım. Kurabiye, poğaça yaparım. Erol memnun bir şekilde gülümsedi: - Sağ ol anacığım. Söylerim. O gece hiç uyumadı Elmas. Oğlunun duygularının bu genç kıza karşı oldukça yoğun olduğunu anlıyordu. Zaman zaman bu yüzden tedirgin olduğu anlar oluyordu. Korkuyordu oğlu için. Erol'un yoğun duygular beslediği bu genç kızla arasında korkunç bir sosyal uçurum olduğunun bilincindeydi. Hem oğlu hem de Nazlı bütün bunları bir kenara itip sadece duygularının peşinden giderek kararlarını mantıklarının dışında, yürekleriyle veriyorlardı. Ama hayat sadece yüreklerin sesi değildi. Oğlunun acı çekmesinden korkuyor, onun hiçbir suçu, günahı olmadan içinde yaşamak zorunda olduğu konumdan dolayı ıstırap çekmesine gönlü razı olmuyordu. Yine de biricik evladının hislerine saygı duyuyor, onun mutlu olmasının hayattaki tek gayesi olduğunu, bütün hayatı boyunca kendini buna adadığını biliyordu. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.