"Buraya geleli çok değiştin!"

A -
A +

Sabri yukarıdan aşağıya süzdü Sermet'i: - Bak oğlum, senin tavrını hiç beğenmiyorum. Buraya geldin geleli çok değiştin sen. Kendini toparla biraz. Sana yardım ettik, elimizi uzattık, şimdi şu haline bak!.. Sermet gözlerini kıstı. Ters bir şekilde baktı Sabri'nin yüzüne. Aldığı ilacın etkisiyle bir deli cesareti geliyordu üzerine: - Sabri Ağabey... Konuşmana dikkat et, karşında çocuk yok senin. Ayrıca ne yaptığım, halim tavrım seni hiç ilgilendirmez. Sen karışma!.. Sabri bu tepkiye sinirlenmişti: - Terbiyesizleşme... Ben paramı istiyorum. Ne yap ne et paramı ver benim. Bu kadarı da fazla!.. Sermet ağzında anlaşılmaz bir şeyler geveleyerek yürüdü. Sabri hâlâ ardından bağırıyordu. Sermet yoldan geçen bir taksiye atladı. Sabri dikkatle baktı onun arkasından. Başını iki yana sallayarak ters istikamete doğru yürüdü. Sermet taksiden on dakika sonra indi. İki tarafına bakınarak bir kafeteryadan içeriye daldı. Kafeterya sahibi onu görünce koşarak yanına geldi: - Aman ağabey, sabah iki tane sivil gördüm burada. Haberin olsun! Korkuyla baktı Sermet adamın yüzüne: - Nerede gördün? - Okulun önünde. Biri simit satıyordu. Ama sivildi. Tanıyorum. Biri de aylak aylak dolanıyordu. Onu da tanıyorum. Tedbir almışlar. Sermet eliyle onun omzuna vurdu: - Sağ ol birader. Sen bana bir koyu kahve getir... - Tamam ağabey... Sermet kahvesini içti yavaş yavaş... Gözü dışarıdaydı. Kafeteryanın caddeye bakan kısmına oturmuştu. Buradan dışarının kontrolü daha kolay oluyordu. Kendisini tedirgin edecek bir şey göremedi uzun müddet. Bir saat sonra zil sesi duyuldu. Okul dağılmıştı. On dakika geçmeden kafeterya dolmuştu. Yaşları on dört ile on yedi arasındaki onlarca genç, gençliklerinin verdiği coşkuyla kafeteryanın havasını değiştirivermişlerdi. Sermet keyifle arkasına yaslandı. Bu gencecik, pırıl pırıl beyinleri nasıl bir uçuruma ittiğinin hesabını yapmıyordu bile! O sadece para kazanmayı düşünüyor, bu gençleri bir yem olarak görüyordu. Yanına yaklaşan delikanlıya göz ucuyla baktı. Başıyla işaret etti karşısındaki sandalyeye oturması için: - Ne haber? Diye sordu tafralı bir şekilde. - Tamamdır Sermet Ağabey... İki müşterin daha hazır. Ama henüz çekiniyorlar. Ben götüreceğim onlara malı. Buraya gelmek istemiyorlar. Parası trink!.. Elini cebine sokup bir zarf çıkarttı. Etrafına bakındı. Kimsenin görmediğinden emin olduktan sonra uzattı zarfı: - İçinde istediğin miktar hazır. Şimdi hapları alayım. Sermet zarfın içine göz ucuyla baktı. Parmaklarını dokundurdu banknotlara. Gülümsedi: - Tamam aslanım. Al bakalım. Bunlardan biri senin hakkın. Cebinden küçücük bir naylon poşet içinde dört tane hap uzattı. İkisi de bu alışverişten memnundu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.