Sibel gözlerini kısarak baktı genç adama. Olağanüstü bir durum olduğu belliydi. Yutkundu: - Ne anlatacağımı bilsem! Otur şöyle, ne bu halin? Çok kötü görünüyorsun? Serdar uzun süren yolculuğun ve yaşadıklarının etkisiyle gerçekten bitkin görünüyordu. Ağlamaklı bir sesle: - Neler olduğunu bilsen! Pelin'in babası geldi, onunla tanıştık. İlk iki gün gayet iyiydi her şey. Benimle oturdu konuştu, ailem hakkında sorular sordu. Oradan, buradan sohbet ettik. Akşam birlikte yemek yedik. Ama ikinci günü sabahında adam birden değişti. Beni kovdu pansiyondan. Kızına öfke saçtı. Asla bir araya gelmemize izin vermeyeceğini haykırdı. Bir şey olduğu belliydi ablacım. Haydar'ı biliyorsun, Haydar senin resmini göstermiş, ondan sonra böyle olmuş. Yani seni sormuş, kayıtlara bakıyormuş, senin adını görünce "bu kim?" Demiş... Haydar da hani beraber çektirdiğimiz resim var ya onu getirmiş, göstermiş. Ondan sonra çıldırmış adam. Sibel şaşkınlıkla dinliyordu genç. Adamı. Arkasına yaslandı: - Dur, dur bir dakika! Beni mi? Hayırdır inşallah, beni nereden tanıyacak Datça'daki bir adam? Ben kimseyi bilmem o taraflardan. Eski hastalarımdan biri mi acaba? Bak şu işe! Kim bu adam be oğlum, adı sanı ne? - Turgay... Turgay Köker... Sibel'in gözleri yuvalarından fırlayacaktı âdeta. Hızla doğruldu dayandığı iskemlesinden: - Tur... Turgay mı? Aman Allah'ım! Pelin'in babası Turgay mı? Serdar merakla bakıyordu Sibel'in yüzüne. Neler olup bittiğini anlamaya çalışıyor ama hiçbir anlam veremiyordu: - Tanıyorsun! Bu adamı tanıyorsun sen! Kim bu Sibel abla, neler oluyor? Sibel bütün kanının çekildiğini hissetti. Hiçbir şekilde açıklayamazdı gerçeği. Ne yapacağını şaşırmıştı. Karşısında çocuk yoktu. Aklı başında, kafası çalışan, zeki bir adam vardı. Ayağa kalktı, beyaz önlüğünü çıkardı: - Çıkalım Serdar, dışarıda sakin bir yere gidelim ve orada konuşalım. Bu o kadar basit bir mesele değil. Genç adam meraktan çıldıracak bir durumdaydı. Sibel döndü: - Senin arabanla gidelim. Sonra beni yine buraya bırakırsın, arabamı alırım. Birlikte sahilde bir çay bahçesine gittiler. Kapalı yerine girip dip masalardan birine oturdular. Sibel derin bir nefes aldı. Hemen başlarında beliren garsona iki neskafe sipariş ettiler. Serdar dikkatle bakıyordu Sibel'in yüzüne. Genç kadın yutkundu, başını geriye attı. Kısa bir tereddüt yaşadıktan sonra tane tane konuştu: - Turgay, annenin ilk eşi Serdar!.. DEVAMI YARIN