Kadim Efendi o akşam yine her zamanki gibi erkenden şirkete gelmişti. Saat altıda görevi devralıyordu. Ama mutlaka saat beşte şirkette olurdu. Bir saat vardiyasıyla oturur, çay içer, sohbet ederdi. Bir gün önce Ömer Karaman'la konuştuktan sonra uzun uzun düşünmüştü. Hayatında kızından başka kimsesi yoktu Kadim'in. Çok sevdiği, çok mutlu bir hayatı paylaştığı karısını kaybettikten sonra uzun süren bir sarsıntı yaşamıştı ama ardından bu yok oluşu kabullenmekten başka çaresi olmadığını fark ederek tevekkülle boyun eğmeyi öğrenmişti. Şimdi bütün sevgisini kızına vermiş, onun mutluluğunu görmek, onun güven içinde olduğunu görmekten başka hiçbir arzusu kalmamıştı. Ömer'in söylediklerine inanmak, güvenmek istiyordu. Ömer'i çocukluğundan beri tanırdı. Ama iki gencin verdiği bu kararı yıllarca ekmeğini yediği patronu Arif Beyin nasıl karşılayacağını bilemiyordu. Çayını düşünceli bir şekilde yudumlarken vardiyası çalan telefonu kaldırıp onun gözlerinin içine bakarak konuştu: - Tamam efendim, burada. Şimdi yolluyorum. Mehmet gündüz bekçisiydi. Her gün saat altıda Kadim'e şirketi teslim eder ve giderdi. Dudak bükerek baktı yaşlı adama: - Seni patron çağırıyormuş Kadim Abi! Hemen yanıma gelsin demiş. Kadim elindeki çay bardağını masanın üzerine bırakıp ayağa kalktı: - Hayırdır inşallah! Yavaşça kulübeden çıkıp iki katlı sarı beton binaya doğru yürüdü. Danışmayı geçip merdivenlere yöneldi. Usulca çıktı mermer basamakları. Uzun koridorun sonundaki odanın önüne geldiği zaman hafifçe öksürdü ve üzerini eliyle silkeledi. Yavaşça parmaklarının tersiyle kapıya vurdu. Başını uzattı. Sekreter kız Kadim'i görünce gülümsedi: - Gel Kadim Abi, Arif Sıtkı Bey seninle görüşmek istiyor, bir dakika haber vereyim. Telefonu kaldırıp emektar bekçinin beklediğini söyledi sekreter. Sonra yaşlı bekçiye döndü: - Gir ağabeyciğim, beyefendi seni bekliyor. Kadim besmele ile açtı kapıyı. Arif Bey masasında oturuyordu. Ellerini göğsünde kavuşturmuş, kapıya bakıyordu dikkatle. Kadim'i görünce başıyla işaret etti: - Geç bakalım, otur şöyle... Kadim çekinerek yaklaştı, patronunun işaret ettiği koltuğa eğreti bir şekilde ilişti. - Neden seni çağırdığımı biliyorsun sanıyorum. Kadim yutkundu ve dudaklarını ısırarak başını salladı. - Bak Kadim, seninle kaç senedir birlikte çalışıyoruz. Seni severim de... Ama iş bu raddeye gelince dur derim ben. Ya bu işi sonlandırırsın, bir daha konusu açılmaz. Ya da tasını tarağını toplar gidersin. Söyleyeceğim bu kadar! > DEVAMI YARIN