Büyük patron dikkatle dinledi Alper'i yüz ifadesinden düşündükleri anlaşılmıyordu. Alper başlarına gelenleri biraz da abartarak anlattı. Zorlukla kaçabildiklerini, bir arkadaşlarının yaralı olarak polisin eline geçtiğini, kendilerinin güçlükle paçayı sıyırdıklarını, Şükrü'nün birlikte görünmemeleri için evine gittiğini, kendisinin de olanları nakletmek için buraya geldiğini söyledi. Büyük Patron ağzındaki puroyu kül tablasına bırakıp başını salladı: - Peki, geriye kalanla biz ilgileniriz. Sen git dinlen şimdi. Bir müddet ortalarda gözükme. Alper teşekkür ederek ayrıldı salondan. "Büyük patron" düşünceli görünüyordu. Kapıda bekleyen adamlarından birine seslendi: - Metin, bana Halil'i çağır. Az sonra kısa boylu, çelimsiz bir adam girdi salona. Gözleri uykuluydu. Sabahın bu saatinde yatağından kaldırıldığına göre önemli bir şey olmalıydı. Büyük patronun yüzüne baktı. Duygularını hiçbir zaman belli etmeyen adam yine ifadesizce duruyordu pencerenin önünde: - Halil, kamyon yakalanmış. Kerim'i içeri almışlar. Ötekiler kaçabilmiş. Halil yüzünü buruşturdu: - Bildiğim kadarıyla ne kadar sağlam adam olursa olsun konuştururlar Kerim'i. o narkotiğin başındaki polis, adı Harun mudur nedir, işte o adam sıkı bir adam. Göz açtırmıyor. Zorluyor bizi. Başını salladı büyük patron. Gözlerini kısarak baktı Halil'e: - Bir müddet işleri askıya alın. Şu Alper'i de bir yerlere gönderin. Bir süre ortalarda gözükmesin. Şükrü'yü de yurt dışına yollayın. Konuşursa ilk onların isimlerini verecektir. Kerim beni tanımaz. Bizim hakkımızda pek bir şey konuşamaz. Ama yanındaki arkadaşlarının kimliklerini verebilir. Bu hiç iyi olmadı. Bu Harun denilen polis başımıza bela oldu artık. Halil ellerini ovuşturdu: - Onu da bir şekilde ekarte ederiz patron. Biraz durulsun ortalık. Ben ikinci ve üçüncü parti malların sevkiyatını geçici bir süre durdururum şimdi. Patron "tamam" anlamında başını salladı. Ardından eliyle Halil'e çıkması için işaret etti. Salonda yalnız kalınca düşünceli bir şekilde pencereden dışarıya baktı. Alper ise salondan çıkar çıkmaz kaldığı müştemilata gitmiş, sıcak bir banyo aldıktan sonra yatağına uzanmıştı. On beş yaşından beri faal olarak çalışıyordu bu büyük uyuşturucu çetesinin içinde. Zaman zaman burada, köşkte kalıyor, zaman zaman da Şükrü'nün evine gidiyordu. Bu yaşına kadar kendisine bakan, büyüten Gülsüm'le birlikte geçiriyordu günlerini. Bu çetenin içinde yaşamaktan, onun kendisine verdiği yasa dışı güçten memnundu. İki sene önce bir tabanca edinmişti. Onsuz sokağa çıkmıyordu artık. Gözlerini kapattı. Bu gece yaşadıklarını düşündü. Hayatının pamuk ipliğine bağlı, heyecan içinde geçmesi hoşuna gidiyordu. Değer yargıları çok farklıydı. O hayattan ve insanlardan nefret ediyor, kimseye güvenmiyordu. Onun için tek güç paraydı ve güçtü. Bunları elde edebildiği sürece nefret ettiği hayatta kalabilirdi. Bu yüzden sevgiden yoksun, merhametsiz, bencil bir insan olmuştu. Yetiştiği ortam ve yetişme şartları bu gencecik insanı toplum için bir parazit haline getirmişti. Ne geleceğini düşünüyor, ne de gelecekten para ve güçten başka bir beklentisi bulunuyordu... > DEVAMI YARIN