Oğuz'un geldiğini gören Betül ayakta durmakta zorluk çekiyordu. Delikanlı koşar adımlarla yürüyordu. Pencereden gördüğü kadarıyla telaşlı bir hali vardı. Gözlerini kapattı ve mırıldandı kendi kendine: - Bitti , her şey bitti, her şeyi anlattı... Haydi Betül Karahan, ver bakalım hesabını şimdi... Oğuz anahtarıyla girdi, etrafına bakındı. Salonda oturan annesini görünce gülümsedi: - Annem, neden orada ayakta duruyorsun? Hem dışarısı çok güzel, bahçede neden oturmuyorsun? Betül şaşırmıştı. Kekeledi: - Ben... hiç oğlum, ben şey için... Oğuz annesinin yanına geldi, elinden tutup bahçeye çıkarttı. Bir yandan da konuşuyordu: - Biliyor musun Murat Amca vedalaşmaya gelmiş, oteli devredip gidiyormuş. Üzüldüm onu kaybettiğim için ama onun açısından sevindim. Çok durağan, monoton bir hali vardı. Daha çok genç, biraz hareket lazım. Betül şaşkınlıkla dinlemişti oğlunun söylediklerini. Kekeledi: - Ya.. Yani şimdi veda mı etti? - Evet. Veda etti. Delikanlı sözünü bitirince elini karnında gezdirdi: - Ben kurt gibi acıktım. Babam da neredeyse gelir, gidip bir duş yapayım. Oğuz uzaklaşınca Betül başını pencereye doğru çevirdi ve mırıldandı: "Sana şükürler olsun Allah'ım, teşekkürler Murat..." Gözyaşları yanağından uzayıp giden bir yol gibi boynuna doğru süzülüyordu... *** Foça mezarlığının sağ tarafındaki mezarın başında hiç kımıldamadan duruyordu Murat. Biraz gerisinde Bekir bekliyordu onu. Murat yaklaştı önündeki toprak yığınına: - Baba! Ben geldim... Ben de senin gibi evladımdan vazgeçip geldim baba... Sen benim için aynı şeyi yaptığın zaman sana kızmıştım. Bir gün benim evladım da bir yerden gerçeği öğrenirse bana kızacak mı bilmiyorum ama bunu onun için yaptım. Öyle mutlu ki ailesiyle... Baba dediği adamı o kadar çok seviyor ki... Onun hayatını allak bullak etmek istemedim baba! Seni şimdi çok iyi anlıyorum. İnsanın evladı olunca akan sular duruyor demek ki, yeter ki o mutlu olsun, bana ne olursa olsun diyebiliyorsun demek ki... Şimdi anlıyorum baba! Gidiyorum artık... Bugüne kadar tek amacım vardı, evladımı bulmak, ona kavuşmak... Artık böyle bir amaç kalmadı... Hoşça kal... Elini toprağın üzerinde gezdirdi birkaç saniye. Sonra ayağa kalktı ve Bekir'e seslendi: - Gidelim Bekir Baba! Yan yana yürüdüler. Bekir elini Murat'ın omzuna attı: - Biliyor musun evlat! Sana bir özür borcum var... Murat şaşırdı ama Bekir onun bir şey söylemesine meydan vermeden devam etti: - Sana baba olmak özel bir iştir demiştim. Sen bu işi en iyi yapan insan oldun evlat. Tebrik ederim. Murat hafifçe gülümsedi. Artık tüm sevgileri gömmüş, büyük yalnızlığına geri dönmüştü... -SON-