Sarışın adam önündeki çay bardağını kafasına dikti, elinin tersiyle ağzını kuruladı: - Parayı getirdin mi her şey garantide. Orada kalacağın yer, evleneceğin kadın, hepsi ayarlandı. Gidip resmi nikahı yapacaksın, hemen Alman vatandaşı olacaksın. Tabii dolayısıyla oturma, çalışma iznin olacak. Sonra sen sağ ben selamet. Ama burada nikahın falan varsa onu araştırıyorlar evlenmeden önce. Böyle işler çok sıkı. - Yok be ağabey, nikahım falan yok. Dinî nikahlı bir hanım var. Resmi nikah yok. Yaşı küçüktü diye resmi nikah olmadı. O var biliyor ama yok öyle bir şey. Tamer denilen adam şüpheli bir şekilde baktı Halil'in yüzüne: - O kadıncağız ne olacak peki? Halil omuz silkti: - Oralarına karışma sen. Benim işim, ben hallederim. Tamer arkasına dayandı, umursamaz bir tavırla elini kaldırdı: - Tabii birader, beni ilgilendirmez. Ne yaparsan yap, yeter ki benim paramı getir. Bu sırada kahveye giren Cahit'i gören Halil hemen masadan fırladı, onun yanına geldi: - Vay, tertip! Sen kahvenin yolunu bilir miydin? Hanımdan izin aldında mı geldin? Bu sözlerine kendisi güldü kahkahalarla. Cahit hemen masalardan birine oturdu ve arkadaşının kolunu tuttu: - Gel otur şuraya, konuşalım biraz. Halil şaşırmıştı. Onun gösterdiği yere oturdu. Kahveci çırağı çaylarını getirmişti bile. Cahit Halil'in uzattığı paketten bir sigara aldı çayını karıştırırken. Sonra söze başladı: - O konuştuğun adamı ne kadar tanıyorsun? O adam pek iyi bir nama sahip değildir Halil. - Yahu kahveden merhabamız var o kadar. Yoksa ne işim olacak benim öyle heriflerle. Cahit bir yudum aldı çayından, sonra arkasına yaslanarak konuşmaya devam etti: - Halil, geldiğinde de demiştim sana, ayarını, sorumluluğunu bilmezsen büyük şehir yer, yutar adamı. Bak kaç ay oldu, hâlâ daha bir iş bulamadın. Duyduğuma göre önüne çıkan işleri beğenmiyormuşsun. Yahu sen nesin ki iş beğenmeyeceksin? Ekmek parası bu, insan emeğinin biçimi mi olur, ben geldiğimde nerelerde çalıştım bilsen. Ne işler yaptım da buraya gelebildim. Her şeyin sırası var. Hayatta bir şeyler yapabilmek için önce haddini bileceksin. Öyle dendiği gibi taşı toprağı altın falan değil buranın. Çalışmayana beş kuruş yok. Halil'in yüz şeklinden bu konuşmadan hiç hoşlanmadığı belliydi. Öfke ile sordu: - Safiye mi şikayet etti yoksa? Cahit gergin bir şekilde baktı onun yüzüne: - Elin garibini karıştırma. O nereden bilsin bunları. Ben duyduğumu, gördüğümü söylüyorum sana... Halil sinirlenmişti. Arkadaşı bile olsa işine hayatına karışılması hoşuna gitmemişti. Cahit devam etti: - Durmadan kağıt oynadığının haberini de alıyorum. Kardeşim, kumar adamı bitirir, evini barkını kaybedersin, yuvanı dağıtırsın. Bak el kadar bir oğlun, senden başka kimsesi olmayan bir karın var. Biraz aklını başına topla. Kendine gel, gel ikimiz birden arayalım bir iş sana, elimden geldiğince yardımcı olayım. Evin bütün yükünü daha çocuk sayılacak bir kadına yükleyip yan gelip yatmakla yürümez bu iş. > DEVAMI YARIN