Çaresizlikle baktı kızına!

A -
A +

Elmas gücünü yitirmişti artık. Başını iki yana salladı: - Hiçbir şey yemek istemiyorum anne. Şefika Hanım çaresizlikle baktı kızına. Elinden bir şey gelememesinin ıstırabını yaşıyordu bütün hücrelerinde. *** Haber bir bomba gibi patlamıştı Tevfik'in çevresinde. Kızını evlendirdiği ve Zonguldak'ı terk edip İstanbul'a yerleşeceği duyulunca esnaf arasında yoğun bir dedikodu başlamıştı. Samim Usta o sabah çırağından duydu haberi. Çırağı Hasan ustası dükkandan içeri girer girmez atılmıştı: - Usta duydun mu olanı? - Hayırdır Hasan, ne oldu? Çırak pişkin bir şekilde güldü: - Ustam, bütün Zonguldak çalkalanıyor. Tevfik Efendi İstanbul'a yerleşiyormuş. Kızını evlendirmiş. Samim şaşkın bir şekilde bakıp kalmıştı çırağına: - Ne diyorsun sen? Kızını mı evlendirmiş, Ahmet'e söz verdiler yahu. Söz kesildi iki gencin arasında... - Yok usta, inan ki evlendirmiş dün. Belediyede kıyılmış yıldırım nikahı. Pılısını pırtısını toplayıp İstanbul'a göçüyormuş. Çok zenginmiş dünürü. Memleketlisiymiş. Kömür ticareti yapıyormuş adam. Şirketi varmış, Tevfik'i de ortak alıyormuş. Samim Usta yıkılmıştı. Hemen oracıkta sandalyeye çöktü: - Zavallı Ahmet'im benim, zavallı delikanlım... Bir süre şaşkınlığını yaşadıktan sonra hemen paltosunu yeniden giyip kapıya yöneldi: - Sen işlerle meşgul ol, ben birazdan gelirim. Hızlı adımlarla ilerledi. Tevfik'in dükkanına gidiyordu. Yolda karşılaştığı bütün herkes bu gelişmeden bahsediyordu. Kimseyle muhatap olmadı, fikir beyan etmedi. Asıl kaynağından öğrenecekti olanı biteni. Tevfik'in deposuna gelince yutkundu. İçeriye girdi. Tevfik eşyalarını toparlıyordu. Samim'i görünce irkildi, bir anlık şaşkınlığından sonra kayıtsız bir tavır takınarak "Ooo, usta, hoş geldin "diyerek sırıttı: - Neler oluyor Tevfik? Omuzlarını kaldırdı: "Ne var ki?" diye sordu kayıtsızca. - Elmas'ı evlendirdiğini duydum... - Haa, evet, Hayrettin'in oğluyla evlendi kızım... İyi bir çocuk, efendi, aklı başında, varlıklı... Allah mesut etsin... Kız da istedi. İki gönül bir olunca engel olunmaz. Samim Usta sapsarı olmuştu. Tevfik'e inanmıyordu. Gözlerini kıstı: - Ahmet'e verdiğin bir söz vardı. Bu erkekliğe, mürüvvete sığar mı? İnanmıyorum Elmas'ın da istediğine... Tevfik ayağa kalktı ve küstah bir tavırla elini masaya vurdu: - Ne yani beni yalancılıkla mı itham ediyorsun? Kız benim, istediğime veririm. Sana mı soracağım! Samim Usta dişlerini sıktı. Öfkeden pençe pençe kızarmıştı: - Bu insanlığa sığmaz... Tevfik sinirlenmişti: - Bırak bu işleri Samim Usta. Herkes kendi yoluna. Zorla mı alacaksın kızı? Samim Usta kapıya doğru yürüdü: - Zannetme ki bunun ahı kalır sende, mazlumum ahı çıkar aheste aheste, demişler Tevfik! > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.