Avukat Turgay Bey, ter içindeki alnını beyaz mendiliyle silerek arabasının kapısını kilitledi. Suzan Hanım ise etrafına bakınıyordu. Cemile Hanımın oturduğu evin dar sokağına park etmişlerdi arabayı. - Buradan Suzan Hanım... Şu karşıki apartman. Birlikte yürüdüler. Az sonra misafirlere kapıyı açan Asiye tedirgin gözlerle süzdü Suzan'ı. Fısıldar gibi konuştu. Sesinin tonundan olanı biteni anladığı farkına varılıyordu: - Hoş geldiniz. Cemile Hanım içeride avukat Bey... Turgay Bey hiç yüz vermeden oturma odasına geçti. Cemile Hanım her zamanki gibi pencerenin kenarında, tekerlekli sandalyesinde oturuyordu. Gelen misafirlere donuk bir bakış fırlattı. - Nasılsınız Hanımefendi? Size yeni haberlerim var... Bir sandalye çekip kadının karşısına oturdu. Suzan ise ayakta bekliyordu. Avukat Turgay Bey neden sonra onu tanıştırmadığını hatırlayarak ayağa fırladı: - Ah, önce size yeni bakıcınızı tanıştırayım. Adı Suzan. Bundan sonra sizden o sorumlu olacak. Asiye Hanımın görevine son verildi. Asiye kapının ağzında durduğu için bu kararı duymuştu. Suratını buruşturdu. Tiz bir sesle bağırdı: - Biliyordum zaten... Ben de bıkmıştım. Kolay mı sanıyorsunuz üç kuruş parayla sakat bir kadına bakmak... Ama tazminatımı isterim. Bir kuruşumu bırakmam elinizde... Turgay Bey sakin bir şekilde döndü: - Gereken ödemeniz derhal yapılacak Asiye Hanım. Şimdi eşyalarınızı toplayın lütfen. Cemile Hanım sessizce dinliyordu olanları. Hayatının hiçbir saniyesinde kendi inisiyatifini kullanma hakkı yoktu. Bir insanın yaşaması için gereken özgüveni elinden alınmış, bir robot haline sokulmuştu. Gücü yetmiyordu karşı çıkmaya. Eli kolu, bacağı tutmadığı için, kendine fizîken yetemediği için yapacak başka şey bulamıyordu. Asiye kızgın bir şekilde söylenmeye devam ederek odadan çıktı. Suzan ise merakla etrafını süzüyordu. Turgay Bey devam etti: - Suzan Hanım hasta bakımı konusunda ehliyetli bir insan. Eminim daha rahat edeceksiniz. Asiye Hanımdan sıkıntınız olduğunu fark ediyordum. Diğer bir konuya gelince, beyefendi sizin için daha uygun, daha havadar ve daha rahat edeceğinizi umduğu yeni bir ev temin etti. Önümüzdeki hafta taşıyacağız sizi oraya. Artık bu dar ve karanlık evden kurtulacaksınız. Cemile Hanım irkildi. Dudaklarını kıpırdattı yavaşça. Boğuk bir sesle fısıldadı: - Ben evimden ayrılmak istemiyorum. - Benim yapabilecek bir şeyim yok hanımefendi. Beyefendinin emri bu! Eviniz hazırlandı. İnanın daha huzurlu ve rahat olacaksınız. İstanbul'un en mutena semtlerinden birinde yeni eviniz. Bostancı'da. Deniz görüyor. Daha aydınlık. Pazartesi günü ise doktor kontrolünüz yapılacak. Ben arabayla gelip sizi götüreceğim. Şimdilik bu kadar. Suzan Hanım hemen işe başlıyor. Sizin bir emriniz var mı? Cemile Hanım çaresiz gözlerle yeni bakıcıyı süzdü. Onun birbirine bitişik kaşları, sert ifadesi tedirgin etmişti hasta kadını. Yavaşça kafasını iki yana salladı: - Ne isteyebilirim ki?.. Hayatım hakkında her şey yazılıp çizilmiş... > DEVAMI YARIN