Ceyda'yı daha çok severdi...

A -
A +

Ceyda Eda'nın sözlere şiddetle karşı çıkıyordu: - Yok canım!.. İlla da başka türlü mü tanışır insanlar? Oturup bekleyin o zaman birileri bizi birileriyle tanıştırsın diye.. Ben asla ve asla birilerinin bulup getirdiği bir insanla bir beraberlik kuramam. Kendi kafam yatarsa, kendim beğenirsem yaşarım böyle bir şeyi. Ne geri kafalısın be Eda? - Saçmalama Ceyda... adam sinemada birini görüyor, gelip yanına arkadaş oluyor, buna kuşkuyla bakarım ben.. Tabii ki tanıyacaksın ama sokak ortasında değil... Ceyda bilmiş bir tavırla kahkaha attı: - Ayol sen neye kuşkuyla bakmıyorsun ki zaten!.. Utanmasan bunlar benim kardeşim mi değil mi diye kuşkulanacaksın. Hayatın şüphe... Eda aldırmadı bu sözlere, devam etti: - Babam duyarsa neler olacağını bir düşün... Yalnız Seda ablamı değil bizi de öldürür, başta da seni tabii... Ceyda gözlerini kapattı, trajik bir ifade yerleştirdi yüzüne, ağlamaklı bir sesle: - Sizin için hayatım sona ermiş, ne gam! Kendimi feda ederim sizin mutluluğunuz uğruna ben... Seda gülmemek için zor tuttu kendini: - Gevezelik etmeyin de hızlı yürüyün. Geç kaldık zaten, anneme ne hesap vereceğiz onu düşünün... Üç genç kız telaşla hızlandılar. Az sonra evlerinin önüne ulaşmışlardı. Rıfat beyin babasından kalma ahşap bir evdi burası. Büyük bir bahçesi vardı. Üç katlıydı. Rıfat bey tek çocuktu. Baba mesleğini devam ettirmiş, torna ustası olarak yetişmişti babasının dükkanında. Sonra Enver bey vefat edince hem atölye, hem de bu ev kendisine kalmıştı. Anacığını da almıştı yanına. Saliha hanım kendi annesi gibi bakmıştı kayınvalidesine. Bir gün bile bir saygısızlık etmemiş, hiç gocunmamıştı. Hâlâ daha onu rahmetle anar, gözleri dolardı. Rıfat bey minnet duyardı karısına bu nedenle. Anası babası vefat edince karısından başka kimsesi kalmamıştı. Yirmi senedir kendilerince mutlu bir hayatı paylaşıyorlardı birlikte. Kızları için yapmayacağı şey yoktu Rıfat beyin. Ama hiçbir zaman onlara olan bu aşırı düşkünlüğünü belli etmez, hep mesafeli davranırdı. Öyle öğrenmiş, öyle görmüştü. Ama en fazla zaafının küçük kızı Ceyda'ya olduğunu da herkes bilirdi. Onun küçüklüğün verdiği şımarıklığı, pervasız halleri, esprileri ile hoşgörüsü sebebiyle babasının koyduğu mesafeyi bir çırpıda silip atmasına kimse engel olamıyor, ne annesi, ne de babası bu hallerinden dolayı ona ciddi olarak kızamıyorlardı bile. Zaman zaman Saliha hanım kızını tenkid etse bile onun sevimliliği ile bu tenkidleri yetersiz kalıyor, kızının içtenliği, samimiyeti ve pervasızca çocukluğu ile yumuşayıveriyordu. Kızlar kapıdan girer girmez seslendi Saliha hanım: - Nerede kaldınız? Birazdan babanız gelecek, adamın yüreğini ağzına getirmeseniz olmaz değil mi? DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.