Şahika Hanım gülümseyerek sordu: - Çocuklar nasıl Kamil Ağabey? Bir kız bir de oğlan vardı değil mi? Kamil Bey elini kaldırdı: - Bırak onları Şahika... Onlar da benden koptu ben de onlardan. Anlattım size iş durumunu. Adam bir kere arayıp "baba, sen ne yapacaksın, neye karar verdin, bizim manevi olarak sana verebilecek bir desteğimiz var mı?" diye sormaz mı? Sildim attım hepsini Şahika kızım, ben en doğru kararı verdim, Huzurevine yerleşeceğim. Sattım savdım her şeyi, kimseye de bir şey bırakmayacağım. Bu dünyada hak etmeyenler hak etmediklerini alıyor, hak edenler ise ortada kalıyor. Kimseden bir şey beklemiyorum ben... Kaç günlük ömrüm kaldı şurada, kendimi kimseye muhtaç olmadan baktıracak kadar param var, tamam... Bu huzurevi mükemmel bir yermiş. Gittim gördüm, kocaman bir tesis. Bundan sonra bizim istediğimiz bir kap yemek, sıcak bir yatak. Başka bir şey değil. Şefik bey üzülmüştü: - Deme öyle Kamil Abi? Senin oğlan da üniversite mezunuydu falan, tutmadı mı işin bir ucundan? Kamil Bey omuzlarını kaldırdı: - O hayırsız çıktı Şefik, hiç ilgilenmedi, havai tercihleri, sorumsuz hareketleriyle hep arkasında bıraktığı pislikleri temizlemeye çalıştım. Çekti gitti Amerika'ya, bir daha da gelmedi. Yıllardır görmedim hem kızımı hem oğlumu. Telefon ederim arada, "ne var?" diye açarlar. Bıraktım onları ben, onlar zaten beni bırakmışlardı. Bir evin anası gitti mi o evde hayır kalmıyor bir daha. O yüzden oğlan falan deme bana. Buraya da kendi kararımı verdim geldim kimseye haber etmeden. Orhan dikkatle dinliyordu yaşlı adamı. Babası bir zamanların ünlü zenginlerinden olduğunu söylemişti. Şahika Hanım yaşlı adamın üzüldüğünü anlayarak atıldı: - Haydi bakalım, Şefik Bey güzel bir salata yapsın, Orhan sofrayı hazırlasın... Biz de afiyetle yiyelim dolmaları. Üzerine de bol köpüklü bir orta kahve yaparım. Oh... Bırakın bu tatsız şeyleri!.. *** Kamil Bey oteline döndükten sonra uzun müddet uyuyamadı. Kendisini oldukça yorgun hissediyordu. Kafasının içi karmakarışıktı. Şefik Beyin gelin adayımız dediği Gülay'ın kendi torunu olduğundan yüzde yüz emindi artık. Tuhaf duygular içindeydi. Ne yapması gerektiğine karar veremiyor, hayatının önemli bir kısmını meşgul eden bu hadiseyi anlatıp anlatmamakta tereddüt yaşıyordu. Hiç kimseye bir şey bahsetmeyip, kimseye görünmeden her şeyi kabullenmek de bir seçenekti, kendisini tanıtıp torununa gerçeği anlatmak da başka bir seçenekti!.. > DEVAMI YARIN