"Çok kötüyüm Gülizar abla!" -49-

A -
A +

Hakan susmuyordu. Kucağına alıp sallamayı denedi ama küçük bebeğin feryatları daha da çoğalmıştı. Boğulurcasına öksürüyor, kıpkırmızı oluyordu. Ne yapacağını bilemeden mantosunu giyip bebeğini kucakladığı gibi sokağa çıktı. Hızlı adımlarla Gülizarların evine gitti. Gülizar onun halini görünce şaşkın bir tavırla bağırdı: - Ne oldu kız? Cahit, Cahit, koş, Safiye geldi... Biraz sonra hepsi birlikte yakındaki devlet hastahanesinin kapısından giriyorlardı. Hemşireler hemen küçük Hakan'ı aldılar içeriye. Safiye'ye kapıda beklemesini söylediler. Genç kadın kuşku ve korku dolu gözlerle koridorda beklemeye başladı. Gülizar onu teselli etmeye çalışıyordu: - Üzülme kız, çocuktur, olur böyle şeyler. Üşütmüş belli. Öksürüp duruyor, şimdi bakarlar çaresine. - Çok kötüyüm Gülizar abla. Bugün ev sahibi dayandı kapıya. Halil iki aylık ev kirasını vermemiş, adam istiyor. Giderken biliyorsun, bütün paramı, gelecek ayın maaşını bile alıp götürdü. Allah razı olsun yine Hülya hanımdan, çıkartıp üç beş kuruş verdi yeniden. Ama nereye kadar? Daha yakacak yok evde. Ne yapacağım, nasıl yapacağım bilmiyorum. Sustu. Sonra fısıldar gibi devam etti: - Asıl beteri... Dudaklarını ısırdı, yutkundu. Gülizar merak içinde sordu. - Ne oldu kız Safiye? Daha beteri mi var? Yoksa Halil... - Yok abla, Halil falan değil, gözüme gözükmesin zaten, uzak kalsın benden. Ama öğrendim ki... Dört aylık hamileymişim abla. Bir bebeğim daha olacak. Gülizarın küçük, çipil gözleri dehşet içinde açıldı: - Amanııın... Deme kız! Vay başıma gelene... Ne yapacaksın peki? Omuzlarını kaldırdı genç kadın: - Bilsem... Bir bilebilsem ne yapacağımı... Öyle çaresizim ki... - Memleketine dönsen diyorum Safiye... Ağanın yanına dönsen... Başını iki yana salladı ümitsizce: - Beni bir başıma barındıramayan ağam iki yavrumla birlikte barındırır mı abla? Unut onları, zaten ne arayan var ne soran... Bir başımayım... Biraz sessiz kaldı. Sonra devam etti usulca: - Hülya hanımlar da Amerika'ya yerleşiyorlar. Gidiyorlar buradan. Giderken de benden doğacak bebeğimi istiyorlar. Biz bakalım, ana, baba olalım diyorlar. Okutalım diyorlar. Gülizar sevinç ve heyecanla bağırdı: - Daha ne istiyorsun Safiye? Bak şu haline, durumun ortada, ver de bari o yavrucak kurtulsun. Aklını kullan, aklını başına topla. Duygusallığın zamanı değil şimdi. Yoksa perişan olursun. Kolay mı çocuk büyütmek, bak daha bu bebek... Haklısın, hasretini çekersin, özlersin ama bilirsin ki insan gibi yaşıyor. Safiye gözyaşları içinde salladı başını: - Haklısın abla, hakkım yok onları bu hayatın içinde yoğurmaya. Hiç olmazsa birini kurtarayım... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.