Tarık heyecanla atıldı: - Ben seni bırakırım, bugün babamın arabası bende. Merak etme. Arzu ise şımarık bir tavırla el çırpmıştı: - O zaman beni de bırakman lazım arkadaş, çünkü bizim evlerin arası üç durak. Bu sözlere hepsi birden kahkahalarla gülmüşlerdi. Dersten sonra Tarık iki kızı da evlerinin önüne kadar getirmişti. Arzu'yu önce bırakmışlar; kısa bir mesafede olsa iki genç yalnız kalmışlardı. Tarık Meral'e: - Çok sevindim tanıştığımıza... Ne zamandır dikkatle izliyordum seni. Dedi usulca. Genç kız tebessüm etti: - Farkındayım. Niçin gözlerinin devamlı üzerimde olduğunu merak ediyordum. - Rahatsız ettiysem özür dilerim. Ama sende bir farklılık hissettim. Öteki kızlar gibi değilsin. Meral belli etmedi ama bu sözlerden hoşlanmıştı. Tarık ekledi: - Güzel bir arkadaşlığımız olmasını isterim. Ben dostluğa çok önem veririm. - Ben de... diye fısıldadı genç kız. Evin önüne gelmişlerdi. Meral arabadan inerken: - Yarın görüşürüz, diye gülümsedi. - Evet, konuşacak çok şey var. Seni daha iyi tanımak istiyorum Meral. Meral bir şey söylemeden tebessüm etti ve koşar adımlarla eve girmişti bile. Ev kıyafetlerini giydikten sonra salona geldi. Anne ve babası üzgün bir şekilde fısıldaşıyorlardı. - Nasıl Serdar? - Uyuyor yavrum. Yüzü zaten son günlerde sapsarıydı. Hastalandı çocuk, ciddi bir sıkıntısı var ki böyle yatıyor, yoksa asla yatmaz benim oğlum. Nevin hanım sesinin tonundaki endişeyi belli edecek bir tarzda söylemişti bu sözleri. Ferit bey karısını teselli etmek ihtiyacı hissetti. Bir baba oluşunun yanısıra bir doktordu da aynı zamanda: - Merak etme, çok ciddi bir şey olduğunu sanmıyorum. Yarın ben götürürüm kanı tahlile. Sabahleyin aç karnına alırım. Akşama belli olur. Sanıyorum bir iltihap. Dişinden olur, kulağından olur, bir virüs olabilir. Her şeyin tedavisi var artık. Ateşi olunca bitkin düşüyor tabii ki. Nevin hanım ağlamaklı bir sesle cevapladı kocasını: - İnşallah Ferit. İmtihanlarım falan diyor ama hiç önemli değil, yeter ki çocuğum bir an önce iyileşsin. Meral annesinin boynuna sarıldı: - Ah benim güzel annem, üzülme, hiçbir şey olmaz. Serdar sağlam bünyelidir, küçük bir rahatsızlık... Karnınız acıktıysa ben sofrayı hazırlayayım. Nevin hanım düşünceli bir sesle: - Benim hiç yiyesim yok, siz isterseniz hazırlayın bir şeyler. Baban da açtır. Ferit bey başını salladı: - Midem kazınıyor aslında. Hadi güzel kızım, hazırla da bir şeyler yiyelim. Meral hemen mutfağa daldı. Aklı Tarık'taydı. Delikanlının hoş esprileri aklına geldikçe kendi kendine gülümsüyor, başını sallıyordu... Baba kız yemeklerini yediler. Nevin hanım oğlunun yanına gitmişti. Ona bir tabak çorba götürmüş, yemesine yardımcı oluyordu. DEVAMI YARIN