Ertesi gün sabah erkenden kalkan Pelin, Ahraz Ana'nın kendisinden çok önce uyandığını, kahvaltıyı hazırlayıp sütü ısıttığını, ağıla gitmek üzere hazırlandığını görünce sitemkâr bir şekilde âdeta feryat etti: - Ama olmaz ki ana! Neden söz dinlemiyorsun sen? Murat ne dedi sana, dinlenecek, çalışmayacak demedi mi? Yaşlı kadın eliyle "git başımdan" der gibi bir işaret yaptı. Pelin üzülmüştü. Suratı asık, kırgın bir şekilde oturdu sofraya. Döğme çorbası yapmıştı Ahraz Kadın. Biraz da yağlı ekmek vardı. Birkaç lokma yedi Pelin. Sonra suratı asık bir şekilde karşısına geçti Ahraz Kadının: - Bak ana! Seninle bozuşacağız. Okula gideceğim, gözüm arkada kalacak. Seni seviyoruz biz, senin iyi olmanı istiyoruz. Fena bir şey değil ki bu? Sen kendini sevmeyebilirsin ama bizim seni sevmemize de engel olamazsın. O yüzden sözümüzü dinleyeceksin. Murat'a söylerim bütün bunları. Beni dinlemezsen onu dinle bari. Murat adını duyan Gülbahar'ın yüzündeki sertlik bir anda yok oldu. Gözlerinden sevgi dolu ışıklar yayıldı etrafa. Pelin fark etmişti bunu: - Bak sen de sevdin Murat'ı işte. Adını duyunca bakışların değişiyor. O zaman laf dinle. Haydi bakalım, şimdi çıkar üzerindeki peştamalını. Yaşlı kadın bu sefer itiraz etmedi. Peştamalı çıkarttılar. Yavaşça koluna girdi Pelin. Sedire oturttu: - Haydi anam, ben gelene kadar dinlen bakalım. Onun sözünü tutacağından emin olunca hemen kalın montunu giyip dışarı çıktı. Hava iyiden iyiye ayaza çalmıştı. Yüksek tepelere kar düşmüştü. Buralar için de eli kulağındaydı. Kar geldi mi hayat yarıya iniyordu âdeta. Yollar kapanıyor, irtibat kesiliyordu. O günlerde evde sobanın başında geçiyordu saatler... Durmadan kitap okuyordu Pelin o zamanlarda. Okula vardığı zaman birçok talebenin gelmiş, bahçe kapısında kendisini beklediğini gördü. Koşar adımlarla geldi yanlarına: - Çocuklar, kusura bakmayın, biraz geç kaldım bugün. Nasılız bakalım? Aşıdan hastalanan var mı? Hep bir ağızdan bağırdılar çocuklar: - Yoook! - Aferin size. Dinlendiniz de, şimdi güzel güzel derslerimizi yapalım bakalım. Biraz bekleyelim, diğer arkadaşlarınız da gelsin. Sınıfın camlarını açtı havalandırmak için. Biraz sonra yeniden kapattı. Sobayı ateşledi. Çok geçmeden sobadan insanın içini ısıtan çatırtılar gelmeye başladı. Birazdan sıcacık olurdu her yer. Yeni bir gün başlamıştı işte... > DEVAMI YARIN