Yemek bittikten sonra hep birlikte restorandan çıktılar. Coşkun gece boyunca çok konuşmamış, dinlemeyi yeğlemişti. Sahil boyunca yürüdüler. Vedat Bey: - Mithat, arabayla bırakalım sizi... - Yok yahu, bir taksiye biner gideriz buradan, siz bakın keyfinize. Çok teşekkürler, harika bir yemek yedik ama. Ayla Hanım Neriman Hanıma döndü: - Ne zaman dönüyorsunuz? - Pazar günü. Bugün cuma, hafta sonunu da geçirelim burada dedik. Daha çok Arzu istiyor. Bilirsiniz İzmir'i çok sever. Ama bizim onunla gezecek halimiz yok. Yarın Mithat'ın bir arkadaşı gelecek Fransa'dan. Onunla birlikte olacağız. Bakalım Arzu ne yapacak! Vedat Bey atıldı: - O zaman Arzu'ya İzmir'i Coşkun gezdirir. Yarın nöbetin yok herhalde değil mi Coşkun? Coşkun kekeledi: - Yok, şey, yok sanırım. Arzu'nun gözleri sevinçle parlamıştı: - Cidden yapar mısınız öyle bir şey? İzmir çok değişmiş, tek başıma ne yapacağımı bilemiyordum. Coşkun kibar bir tavırla başını salladı: - Zevkle gezdiririm Arzu Hanım. Nereye isterseniz. Mithat Bey bağırdı: - Oldu bu iş. Bir daha bu kızı yanımda getirmeyeceğim zaten. Bizden gençlik geçmiş Vedat'cığım, bunlar yerlerinde duramıyorlar. Coşkun Bey başımdan büyük bir yükü alacak böylece, teşekkür ederim. Coşkun hemen atıldı: - Ne demek yük almak, şeref duyarım hocam. Yarın sizi saat onda gelir, otelinizden alırım. Neriman Hanım memnun gülümsedi: - Biz Ege Palas'ta kalıyoruz. Size çok teşekkür ederiz Coşkun Bey... Genç adam kibarca gülümsedi. Bu sırada Vedat Beyin arabasının park edildiği yere gelmişlerdi. Onlar karı koca binip gittiler. Coşkun, Mithat Beye döndü: - Bir taksi çevirelim hocam, ben sizi otelinize bırakayım, oradan evime giderim. Başını salladı Mithat Bey "olur" anlamında. Hemen bir taksiye işaret etti Coşkun. On beş dakika sonra Alsancak'ta Ege Palas'ın önündeydiler. Tokalaştılar: - Sizinle tanıştığım için çok memnunum hocam, hanımefendi... Arzu Hanımla yarın saat onda görüşeceğiz. İyi geceler efendim...