"Cüneyt benim için bitmiştir!.."

A -
A +

Saadet hüzün dolu bakışlarını halıya dikmişti. Derin derin nefes alıyor, öylece oturuyordu. Ersin sinirinden dişlerini sıkmış, çaresizlik içinde karşısında üzüntüden kahrolan genç kadını seyrediyordu. Tülay sinirli bir şekilde odanın içinde dolanıyordu. - Otursana kız, başım döndü... - Abi, bir türlü kabul edemiyorum ki... Çok sinirliyim. Saadet gözlerini halıdan kaldırdı ve dikkatle arkadaşının yüzüne baktı: - İstesen de istemesen de kabul edeceksin Tülay, ben bile kabulleniyorum artık. Bu hiç kimsenin değil, sadece benim hatam. Gözlerimi kapatan neydi bilmiyorum. Her zaman her şeye kuşkuyla yaklaşmayı öğrenmiştim veya öyle yaparım sanıyordum ama bu konuda basiretim bağlandı sanki. Kandım. Bu benim suçum, başka hiç kimsenin değil. Bunun da yaşanması gerekiyormuş. Üzülmeyin daha fazla. Benim için bir tecrübe oldu. Bu kadar erken ortaya çıkmasının da iyi yönleri var, daha da kötü olabilirdi her şey... Kendinizi boş yere üzmeyin de suçlamayın da... Ne olur bu konuyu kapatalım artık. Ersin merakla kaldırdı başını: - Boşanma süreci nasıl işleyecek Saadet? Bu konuda bir bilgin var mı? Ellerini iki yana kaldırdı genç kadın ve dudaklarını büzdü: - Bilmiyorum Ersin Ağabey, herhalde bütün bunları düşünmüştür Cüneyt Bey. Ben nasıl yapabilirim ki? Çekip giden kendisi, bu kararı verdiğine göre elbette bu nikâhtan kurtulmak isteyecektir. Herhalde onu da ayarlamıştır. Ben karşı çıkacak falan değilim, ne yapmam gerekiyorsa onu yapacağım. Ersin üzgün bir şekilde başını salladı: - Haklısın kardeşim. Cüneyt benim için bitmiştir! Benim böyle bir arkadaşım olduğu için utanıyorum. Onun havai düşünceli, kendisine güvenmeyen biri olduğunu biliyordum ama bu kadarını beklemiyordum. Ben bu evlilik fikri ortaya atıldığı zaman yanlış adamı uyarmışım. Seninle konuşmalıydım Saadet. Hepimizin bu işte payı var. Bizi affedebilecek misin artık, orasını bilmiyorum. Saadet gülümsedi ve gözlerini kıstı: - Kendinizi suçlamayın ne olur Ersin Ağabey, bu konuyu unutalım lütfen. Sizler benim en iyi dostlarımsınız. Benim kötülüğümü asla istemeyeceğinizi adım gibi biliyorum. Size güzel bir çay yapayım şimdi. Başka şeylerden bahsedelim. Sizin varlığınız benim bu sıkıntıları aşmama yardım edecektir. Ben buna inanıyorum. Herkes bu dünyada yaptıklarının bedelini bir şekilde öder. Buna da inanıyorum. Ama kimseye beddua etmiyorum inanın. Herkes yerinde sağ olsun. Ersin takdirle baktı genç kadına. Tülay da hemen hareketlenmişti: - Sana yardım edeyim ben de... Akşam çayı içmemiştik henüz. Haydi gel... Ersin yalnız başına kalmıştı. Etrafına bakındı. İki sedir vardı karşılıklı. Ortada eski tip bir masa ve dört sandalyesi, kapının karşısında eski tip bir büfe vardı. Mis gibi kokuyordu odanın içi. Duvarlar beyaz kireç badanalıydı. Tavandan sarkan tek ampullü bir avize cılız bir şekilde aydınlatıyordu etrafı. Büfenin üzerinde pilli bir radyo duruyordu. Cam kenarındaki saksılarda sardunyalar sıralanmıştı. Son derece sade ama bir o kadar da insanı rahatlatan bir havası vardı bu küçük oturma odasının... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.