Murat sabah kafeteryaya geldiği zaman saat her zamankinden biraz daha geç olmuştu. Kafeterya sahibi Hilmi Bey biraz sitemkar bir tavırla seslendi genç adama: - Delikanlı, bu gün bir şey demiyorum, evliliğinin ilk günü ama bundan sonra her zamanki saatinde gel işine. Murat özür dileyerek hemen çalışmaya koyulmuştu. İçinden düşünüyordu: - Zam işini bu gün konuşmayayım, şu anda önyargılı yaklaşabilir bana karşı, zaten geç kaldım, adam haklı. Sabah erken uyanmıştı ama Betül'ün kahvaltı hazırlaması uzun sürmüştü. Karısını kırmak istemediği için kahvaltı etmeden çıkmamış, çaresiz beklemişti. Yardım etmeyi teklif etseler de Betül evliliklerinin ilk sabahında kocasına kendi elleriyle sofra hazırlamayı arzulamıştı. Genç kız ev işlerinden hiç anlamadığı için zorlanmış, beceriksizce yaptığı işler vakit almıştı. Murat bulaşıkhaneye geçmişti. makinelerden tabakları, çatalları, bardakları çıkartıp istiflemeye başlamıştı. İçindeki huzursuzluğu adlandıramıyor, her şeyin asla güllük gülistanlık olmadığını biliyor, ama bir türlü düşüncelerini yerlerine oturtamıyordu. Nikahtan sonra ve geldikleri zaman yaptıkları konuşma oldukça tedirgin etmişti Murat'ı. Betül'ün söz verdiği üzere bu hayata çok kolay adapte olamayacağını hissediyordu. O gün bütün gün kafasının içinde dans edip duran bu ve buna benzer düşüncelerle dolaştı. Dalgınlığı fark ediliyordu. Mesai bittiği zaman kasada oturan patron Hilmi beye gülümsedi: - İyi geceler Hilmi ağabey... Orta yaşlı patron başını kaldırıp onun yüzüne baktı: - Vaktin var mı? Murat durakladı. Omuzlarını kaldırdı: - Emrindeyim patron, bir şey mi vardı? - Gel hele, oturalım şöyle, biraz konuşalım... Murat kısa boylu, tıknaz yapılı patronun arkasından dip taraftaki masalara doğru yürüdü. Kafeteryada kimse kalmamıştı. Gece saat on biri geçiyordu. Hilmi Bey masalardan birine oturup ellerini birbirine kenetleyerek öne doğru uzattı: - Anlat bakalım, evlilik nasıl gidiyor? - Nasıl olsun patron, daha dün bir bu gün iki. Birbirimizi görmedik bile. Hilmi Bey ileriye uzattı gövdesini: - Bu kızın senin yaşadığın hayatı kabullenebileceğine inanıyor musun sen? Murat duraklamıştı. Başını salladı ve kekeledi: - Neden?... Şey, neden kabullenmesin patron.... -Hilmi Bey dudak büktü: - Bilmem sordum ben... - Kabullenir tabii ki patron, söz verdik biz birbirimize... Hilmi Bey gülümsedi gözlerini Murat'tan ayırmadan: - Ah gençlik, gözünü sevdiğim gençlik, her şey ne kolay değil mi? Murat ağlayacak gibiydi. Adlandıramadığı sıkıntılarının gün yüzüne çıkıvermesi bulandırmıştı kafasını. > DEVAMI YARIN