De­li­kan­lı­nın i­çi i­çi­ne sığ­mı­yor­du

A -
A +

Yah­ya Efen­di ne­ler olup bit­ti­ği­ni an­la­ma­ya ça­lı­şır­ken ka­fe sa­hi­bi Hü­se­yin'in ba­ğı­rı­şı­nı duy­du: - Heyt be as­la­nım, iş­te bu­dur. Coş­kun ar­tık dok­tor ola­cak. Tıp Fa­kül­te­si­ni ka­zan­dı. Duy­duk duy­ma­dık de­me­yin. Coş­kun mah­cu­bi­yet­le ka­rış­mış se­vin­ci­ni na­sıl ifa­de ede­bi­le­ce­ği­ni bil­mi­yor­du. Ba­ba­sı­na dön­dü: - Ba­ba­cı­ğım, ka­zan­dım, Tıp Fa­kül­te­si­ni ka­zan­dım. İz­mir hem de, evi­me ya­kın. Ba­ba­cı­ğım, çok mut­lu­yum, du­ala­rım ka­bul ol­du. Yah­ya'nın göz­le­ri dol­muş­tu. Sev­giy­le sa­rıl­dı oğ­lu­na, bağ­rı­na bas­tı onu: - Be­nim as­lan ev­la­dım. Bi­li­yor­dum za­ten, ba­şa­ra­ma­ya­cak­sın di­ye bir kor­kum hiç ol­ma­dı. Bir an­da ka­fe­de­ki genç­ler et­raf­la­rı­nı dol­du­ru­ver­miş­ti. Her ka­fa­dan bir ses çı­kı­yor, hep­si Coş­kun'u bi­raz da kıs­kanç­lık­la teb­rik edi­yor­lar­dı. Genç dok­tor ada­yı ka­fe sa­hi­bi­ne dön­dü: - Hü­se­yin Abi, çok te­şek­kür ede­rim. He­men gi­dip an­ne­me bu gü­zel ha­be­ri ver­mek is­ti­yo­rum iz­nin­le, o da me­rak­la bek­li­yor ev­de. Hü­se­yin gü­lüm­se­di: - Ta­mam as­la­nım, ama bu ka­dar ko­lay kur­tul­mak yok, bu­nu ıs­la­tı­rım ben... Yah­ya Efen­di eliy­le sır­tı­nı sı­vaz­la­dı Hü­se­yin'in: - Ta­mam Hü­se­yin, ta­mam, di­le ben­den ne di­ler­sen, ben ke­fi­lim oğ­lu­ma... Yah­ya ve Coş­kun he­men in­ter­net ka­fe­den çık­tı­lar. Yaş­lı adam oğ­lu­nun ko­lu­na gir­miş­ti: - Eh as­la­nım, bun­dan son­ra ye­ni bir ha­yat baş­lı­yor. Al­lah'ın iz­niy­le oku­lu­nu bi­tir­dik­ten son­ra emi­nim ki sen de ya­rar­lı, akıl­lı ve ba­şa­rı­lı bir dok­tor ola­cak­sın. Ben da­ha ne is­te­rim ki... Al­lah her­ke­se se­nin gi­bi bir ev­lat na­sip et­sin. Eve gel­miş­ler­di. Mü­şer­ref Ha­nım ka­pı­nın önün­de bek­li­yor­du ha­be­ri. Coş­kun ko­şa­rak boy­nu­na sa­rıl­dı yaş­lı ka­dı­nın: - An­ne­ci­ğim, Do­kuz Ey­lül Üni­ver­si­te­si Tıp Fa­kül­te­si­ni ka­zan­dım. Mü­şer­ref Ha­nım ağ­la­ma­ya baş­la­dı. Oğ­lu­nu ya­nak­la­rın­dan öpü­yor, in­cit­mek­ten kor­kar­ca­sı­na ba­şı­nı, saç­la­rı­nı ok­şu­yor­du. Kom­şu­lar pen­ce­re­le­rin­den sark­mış­lar, bu ha­be­ri en de­tay­lı şek­liy­le öğ­re­ne­bil­mek için bağ­rı­şı­yor­lar­dı. Her ka­fa­dan bir ses çı­kı­yor­du: - Eh ha­di ba­ka­lım Coş­kun, ar­tık gam ye­me­yiz, bi­ze de ba­kar­sın. - Teb­rik ede­rim oğ­lum, da­rı­sı be­nim­ki­nin ba­şı­na... - Bra­vo Coş­kun, ne ders­ha­ne ne bir şey ken­di ba­şı­na ba­şar­dın. Bi­zim­ki­ler gör­sün de ders al­sın. Ba­ha­ne bul­ma­sın­lar. Coş­kun hep­si­ne el sal­la­ya­rak te­şek­kür et­ti. An­ne ve ba­ba­sıy­la bir­lik­te eve gir­di­ler. De­li­kan­lı­nın içi içi­ne sığ­mı­yor­du. Oda­ya gi­rer gir­mez an­ne ve ba­ba­sı­na bir ke­re da­ha sa­rıl­dı... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.