Ahmet gözlerini kısmıştı, şakaklarındaki damarlar atıyordu. Ağlamaktan yüzü kıpkırmızı olmuş, göz kapakları şişmişti. Şerife Hanım bir fincan ıhlamur uzattı delikanlıya: - Al oğlum iç şunu... Hiçbir şey yemedin sabahtan beri. - Canım istemiyor Şerife Teyze... - Ama olmaz ki yavrum, aç aç, böyle olmaz ki... Ahmet bir şey söylemeden fincanı aldı. Samim Ustanın telefonundan sonra dünya bir anda başına yıkılmıştı sanki. Deli gibi fırlamıştı barakadan. Muharrem Çavuşu bulmuş, kekeleyerek, gözyaşları içinde anlatmıştı aldığı haberi. Hemen Kemal Beyi aramışlar, durumdan haberdar etmişlerdi. Kemal Bey şantiyede bulunan paradan istediği kadar almasını söylemişti Ahmet'e. Bir uyur gezer gibi hareket ediyordu Ahmet. Muharrem Çavuşun yardımıyla hazırlanıp garaja gelmiş, bulduğu ilk arabaya atlayarak Zonguldak'ın yolunu tutmuştu. Yol boyunca ağlamıştı. Ne olduğunu, neden olduğunu bilmiyor, içi yanıyordu. Bir tanecik anacığı, hayatındaki tek varlığı ve tek desteği artık yoktu. Kimsesiz kalmıştı. Varı yoğu Elmas'tı bundan sonra... Samim Ustanın evine geldiği zaman takati kalmamıştı. Şerife Hanım ve Samim usta onu bağırlarına bastılar. Birdenbire olmuştu her şey. Ani bir kalp krizi alıp götürmüştü anasını. Ahmet bir yudum aldı ıhlamurundan. Samim Usta tam karşısında oturuyordu. Dudaklarını ısırmış, bakıyordu delikanlıya. Ahmet başını kaldırdı: - Elmas'ın haberi yok mu Usta? Böyle bir günde burada olması gerekmez mi? Yutkundu Samim. Yan gözle karısına baktı. Şerife Hanım da başını önüne eğiverdi hemen. Ahmet'in gözünden kaçmamıştı bu davranış, şaşkınlıkla baktı karşısındaki karı kocaya: - Ne oldu Usta? Neler oluyor? Samim derin bir nefes alıp oturduğu yerde hafifçe hareketlendi, pozisyonunu değiştirdi: - Ahmet, konuşalım oğlum. Sana tatsız haberler veriyorum ama bunlar yaşadığımız gerçekler... Ahmet şaşkın bir şekilde bakıyordu boş boş adamın yüzüne. Samim devam etti: - Bu sevdadan vazgeç artık Ahmet. Bak karabasan gibi çöktü üstüne her şey. Kolay değil ananı kaybettin. Ahmet ayağa kalktı. Sesi yükselmişti: - Geveleme Samim Usta, neler oluyor? Samim dudaklarını büzerek başını salladı: - Peki Ahmet, otur dinle o zaman. Elmas evlendi oğlum. İstanbul'a göçtüler dün sabah. Ahmet donup kalmıştı. İçinden, tam yüreğinden ince bir sızı yükselerek kapladı tüm vücudunu. Ayaklarını ellerini hissetmez oldu bir an. Beyni uyuşuyor, gözleri görmüyordu. Kulaklarındaki uğultuyu bastırmak istercesine elleriyle kapadı kulaklarını... - Anam, anam bunu duyunca mı geçirdi krizi? Suçlu gibi önüne baktı Samim. "Evet" anlamında salladı başını. - Elmas... Elmas nasıl kabul eder bunu? Samim iki elini yana açtı: - Tevfik'in bana söylediğine göre Elmas da istemiş bu evliliği. Ne kadar doğru bilmiyorum. Ahmet gözlerini kapattı, dudaklarını ısırdı. Bir felaket gibi çökmüştü iki haber de yüreğine... > DEVAMI YARIN