Cahit Bey ve Necile Hanım irkilerek baktılar oğullarına. Hakan'ın sözleri bir bıçak gibi girmişti hevesle dolu yüreklerine. Yaşlı adam elindeki ütüyü bırakarak omuzları çökmüş bir halde kanepeye attı kendini. Derin bir nefes aldı. Çaresizce baktı oğlunun yüzüne: - Hakan, yaralıyorsun bizi oğlum. Bunlar anneciğinin sizler için dişinden tırnağından artırarak alabildiği şeyler. Belki biz senin istediklerini sana sağlayamadık ama... Yutkundu. Biraz daha devam etse kendini tutamayıp ağlayacaktı. Derin bir nefes alarak rahatlamaya çalıştı. Hakan ise onun tepkisini, onları ne kadar kırdığını anlamamıştı. Aynı lakayt tavırla devam etti: - Aman baba! Şimdi bunlar mı kaldı? Kayınvalidem gereken her şeyi yapmış zaten. Ha, bir şey daha var! Yatak odası takımını kayınvalidem pek beğenmedi. Ama değiştirmek için de vakit yok. Yerin dibine girdim!.. Bir İtalyan mobilyaları satan yer varmış, oradan bakılsın dedi ama! Necile Hanım dayanamadı. Kaşları çatılmıştı: - O zaman Leyla Hanım gidip kendisi alsın. Bizden bu kadar Hakan. Biz gücümüzün üzerinde yaptık ne yapılacaksa. Bak şu halimize! Ne hale geldik. Gırtlağımıza kadar gömüldük borcun içine. Sen teşekkür edeceğin yerde neler söylüyorsun? İnsan beğenmese bile anasına babasına saygı gösterip teşekkür eder, sonra yırtar atarsın. Sana inanamıyorum Hakan! Genç adam hayretle baktı annesine: - Ne dedim şimdi ben? Siz de amma büyütüyorsunuz her şeyi! Cahit Bey birazcık sakinleşmişti. Kuruyan dudaklarını diliyle ıslatarak usulca konuştu: - Annen doğal olarak hassaslaştı oğlum. Eğer sen istemiyorsan bu hazırlıkları yapmayız evladım. Hakan omuz silkti: - Ben bir şey demedim, hakikati söyledim. Dilek beğenmez bunları. Cahit Bey başını salladı: - Sen nasıl istersen oğlum. Biz de bir şey yapmayız. Bizim yapabileceğimiz bu kadar. Bence kapatalım bu konuyu. Asıl konuşmak istediğim başka bir şey var. Hakan tam kapıdan çıkmak üzereyken durmuştu. Merakla baktı babasına: - Hayırdır baba, ne var? Cahit Bey arkasına yaslandı: - Hakan, bana evlendikten sonra yardım edeceksin oğlum, yoksa annen de ben de sürünürüz! Hakan kaşlarını çatmıştı. Bir sandalye çekip oturdu: - Baba! Benim aldığım belli, verdiğim belli! Yaşlı adam sözünü kesti oğlunun: - Elimizi bir taşın altına soktuk oğlum, hatta taş değil koca bir kayanın altına. Beni yalnız bırakma bu yükün altında. Altından kalkamayacağım. Hiç olmazsa birazını yüklen oğlum! Beni manen rahatlat bari! Hakan başını kaldırıp babasının yüzüne baktı. Sıkılmıştı bu sözlerden. Aynı lakayt haliyle geçiştirdi: - Tamam baba! Yaparız bir şeyler. Hele ödeme günleri gelsin. Necile Hanım dudaklarını ısırdı. Bunun baştan savma bir cevap olduğunu çok iyi anlamıştı!.. > DEVAMI YARIN