"Dizimin dibinden ayrılma kızım!.."

A -
A +

Nevin hanım kocasına baktı dehşet içinde: - Ferit bir şeyler yap, bir ilaç ver kızımıza, bak sıhhatini kaybedecekmiş.... Meral'e döndü: - Merak etme bebeğim, baban seni tedavi eder, hiç meraklanma, dizimin dibinde otur, ben de sana bakarım kızım, bırak dışarı çıkmayı falan, birlikte gideriz, Allah korusun, canavar gibi araba kullanıyor herkes, her yer mikrop dolu, bir şey kaparsan, hastalanıverirsen biz ne yaparız? Meral derin bir soluk aldı. Bu karşılaştığı olayların artık mantıksızlık ötesinde bir ruh dengesizliği olduğu hakkında kesin fikir sahibiydi. Bunu kendisi çabalayarak geçiremezdi, anne ve babasının mutlak tedaviye ihtiyaçları vardı. Bu arada kendi dengeleri de tepetaklak olmuş durumdaydı artık. Korkuyordu kendinden... *** Telefonun zili ısrarla çalmaya devam ediyordu. Meral odasından koşarak çıkıp salondaki telefonluğun üzerinde duran ahizeyi aldı ve kısık bir sesle sordu: - Buyurun, kimi istediniz? - Ben Tarık Meral... Genç kız ürperdiğini hissetti. Yan gözle içeri odalara göz gezdirerek aceleyle cevap verdi: - Tarık, hiç beklemiyordum. - Biliyorum canım, ben de seni özledim, bak bu Cumartesi sınıftaki arkadaşlarla birlikte Ada'ya gideceğiz, piknik gibi bir şey, ne olur sen de gel, biraz açılırsın. Hem sen Kuşadası'nı çok sevdiğini söylemiştin. Biraz dolaşacağız, çöp şiş yiyeceğiz falan, ne dersin? Meral yutkundu. Ne kadar iyi olurdu gidebilseydi. Biraz bu karanlık atmosferden kurtulur, biraz nefes alma imkanı bulurdu hiç olmazsa. Birkaç saniyelik suskunluktan sonra mırıldandı: - Çok isterdim Tarık ama sanmıyorum, annem ve babam buna razı olmazlar asla. Daha toparlanamadılar, tek yönlü düşünüyorlar her şeyi. Ben de itiraz etmek istemiyorum. Karşı tarafta genç adamın ses tonu hemen değişmişti: - Kendini göz göre göre bir mezara gömüyorsun, farkındasın değil mi? Serdar'ın yanında sana da bir yer alsalardı bari! Hale bak! Olacak şey değil doğrusu, sen de bu saçmalıklara boyun eğiyorsun ha? Meral dudaklarını ısırdı: - Kırıcı oluyorsun Tarık, benim elimde bir şey yok ki! - Arabadaki konuşmalarımın hiçbir yararı olmamış demek ki, bu ne kadar sürecek Allah bilir, okulunu bıraktın, kendini gömdün.. Ne diyeyim... Ağlamaklı bir sesle sordu Meral: - Ne yapabilirim ki? Alaycı bir kahkaha duyuldu ahizenin öteki ucundan: - Ne mi yapabilirsin? Çok basit, kişiliğini öne çıkartıp resti çekebilirsin, seni zincirle bağlayacak halleri yok ya. Daha olmadı alırsın bavulunu, gelirsin yanıma, hemen evleniriz. Ondan sonra zaten bir şey diyemezler. Kekeledi genç kız: - Bu, bu çok büyük bir yıkım olur onlar için.. Ben onların tek evlatlarıyım... - Evet, tıpkı bir kafesin içine kapatıp hürriyetini elinden aldıkları bir kuş gibi... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.