Sabah gözlerini açan Alev bütün vücudunu kaplayan yoğun bir ağrının etkisiyle yüzünü buruşturdu. Ağzının içi acıydı. Göz kapakları birbirine yapışmıştı. Gece çok ağladığını düşündü. Kararlı bir şekilde bakındı etrafına. Kimseler yoktu. Yalnızdı. Demek ki Turgay salonda yatmıştı. Buna sevinerek kalktı yatağından. Tuvalet masasının aynasına gözleri ilişince hafif bir çığlık atmaktan kendini alamadı. Tokat yediği yanağı morarmıştı ve şişti. Sol gözü neredeyse kapanacak gibiydi. Dudaklarını ısırdı. Bu şekilde hiçbir yere gidemezdi. Eğer annesi veya babası onu bu halde görürlerse kötü şeyler olacağından adı gibi emindi. Muhittin Bey kendini tutamazdı... Sabahlığını giydi. Akıllı davranmak zorundaydı. Birden durakladı. Bir ay öncesinde sevgisinden asla şüphe etmediği, neredeyse bütün hayatını avuçlarının içine hiçbir art niyet gözetmeden bıraktığı bu adam hakkında şu anda düşündüklerinden ürktü. Artık Turgay'a karşı hiçbir olumlu duygusu kalmamıştı. Hissettikleri sadece korku, nefret ve öfkeydi. Acı bir tebessüm belirdi dudaklarında. "O yoğun duyguları bu kadar kısa zamanda bu hale getirmeyi başardın ya, tebrikler Turgay!.." diye söylendi. Aslında burada tartışılması gereken o duyguların yoğunluk derecesiydi. Hiçbir insanı tanımadan, huyunu, suyunu, tepkilerini bilmeden onunla bir hayat geçirmeye talip olmak çok akıllıca bir iş değildi ama olan olmuştu bir kere... Alev yediği tokatla sanki birdenbire büyümüştü. Olgunlaşmıştı. Derin bir nefes alarak oda kapısını açtı. Koridora çıktı. Mutfaktan tıkırtılar geliyordu. Cesaretle o tarafa doğru yürüdü. Turgay çoktan kalkmış, giyinmiş, kendine kahvaltı hazırlıyordu. Karısının geldiğini duyunca başını çevirdi ve onun yüzünün halini görünce irkildi. Suçluluğun verdiği güvensizlikle fısıldadı: - Günaydın, yüzün çok kötü olmuş, doktora gidelim istersen... Alev dik bir şekilde baktı genç adamın yüzüne: - Doktora mı? Ne diyeceksin? Ben yaptım bunu Doktor Bey, sen iyi et mi diyeceksin? Turgay şaşkınlıkla yutkundu. Alev o anda birinci raundu kazanmıştı zaten: - Bence doktor yerine bir avukata gidelim. Bu şartlarda seninle aynı evde yaşamam imkânsız artık. Ayrılmak istiyorum ben. Bu iş daha uzamadan bitirelim. Turgay gözlerin açtı. Dudakları titremeye başladı. Şakakları atıyordu: - Ben... Ben senden ayrılmam. Ben seni seviyorum. Alev acı ve alaycı bir gülümsemeyle baktı onun yüzüne ve dudak büktü: - Sevmek mi? Bu ne vahşi, bu ne kişiliksiz sevgi böyle? Bu ne bencil bir sevgi? Sen sevginin ne olduğunu biliyor musun acaba? İnsan sevdiğini bu hale koyar mı? Turgay terlemişti: - Ben isteyerek yapmadım, çok sinirlendim, özür dilerim... Ben... Alev elini kaldırarak susturdu onu. Kendine güveni bir anda doruğa ulaşmıştı... DEVAMI YARIN