"Doktorların en çok kızdığı soru budur!" -32-

A -
A +

Haldun bey Serdar'ın odasına gireli neredeyse yarım saat olmuştu. Hepsi aynı acıyı yaşayarak bekliyorlardı. İçeride ise Haldun bey genç adamın yatağının yanına bir koltuk çekmiş. Ayak ayak üstüne atmış, ciddi bir şekilde konuşuyordu: - Sen de benim kadar durumun vahametinin farkındasın değil mi Serdar? Delikanlı yattığı yerden hareketlendi, arkasındaki yastığı biraz kaldırarak uzun oturdu: - Biliyorum hocam, farkındayım. - Benim için bunları söylemenin ne kadar zor olduğunu da tahmin ediyorsun herhalde. Elimizden geleni yapacağız. Bütün imkânları kullanacağımdan emin olabilirsin. Ama eğer... Serdar gülümsedi: - Bütün bu yapılanlar sonuç vermediği zaman demek istiyorsunuz... Haldun Demir kaşlarını kaldırdı: - Bu kadar açık konuşamam ben, ama sen ne demek istediğimi anlıyorsun, biliyor musun oğlum, işin en zor tarafı bu. Hastan eğer bir doktorsa yapacak bir şeyin, verecek tesellin kalmıyor. Serdar yine tebessüm etti: - Teselli zaten kâr etmez bazı durumlarda hocam. Bilmek istediğim, istatistikler, tecrübeleriniz, bütün bunlara dayanarak bana aşağı yukarı bir zaman verebilir misiniz? Durup derin bir nefes aldı, doktorun konuşmasına fırsat vermeden ekledi: - Doktorların en kızdığı sorudur bu biliyorum ama inanın bana hastalar da haklıymış, insanın tek merak ettiği şey bu oluyor. Bilmem beni anlıyor musunuz? Haldun Demir siyah gözlerini kısarak baktı bir müddet onun yüzüne. Neden sonra kuruyan dudaklarını diliyle ıslattıktan sonra adeta fısıldadı: - Altı ay, bilemedin bir sene... Serdar yutkundu. Başını pencereye doğru çevirdi. Gökyüzüne baktı bir müddet. Sonra dudaklarını büzerek: - Demek o kadar ha? Bir ömür sığmaz ki bu kadar zamana... Haldun bey elini kaldırdı: - Bunları düşünmen sana bir şey kazandırmaz Serdar... İnan bana yavrum. Genç adam acı bir şekilde gülümsedi; - Artık kazanacak bir şeyim olsa da bir işe yaramaz hocam. Ne fark eder ki!.. Cevap veremedi doktor. Yavaşça ayağa kalkıp kapıya yürüdü. Bir yandan da başını iki yana sallıyordu... *** Tarık sinirli hareketlerle el frenini boşaltıp gaza yüklendi. Araba sarsılarak ileriye atıldı. Arzu yanında gözlerini kapatıp kendi kendine mırıldandı: - Allah'ım sen bizi koru... Tarık hem arabayı kullanıyor, hem de dudaklarının arasına sıkıştırdığı sigarasını adeta çiğniyordu. Neden sonra yüksek sesle söylendi: - İnsan bir telefon eder, bir haber verir... Bu kadar sorumsuz olunmaz. Arzu kaşlarını kaldırdı: - Ne olup bittiğini bilmiyoruz ki, kız belki hakikaten büyük bir problem yaşıyordur, bilinmez. Serdar hastaydı, belki o kötüleşti... Tarık dudak büktü bu mazeretlerin karşısında: - Herkes hasta oluyor, ben anlamıyorum bu düşkünlüğü. Herkesin ailesi var, bunlarınki bir başka. Bir garip... Arzu bu sözleri hayretle dinlemişti. Şaşkın bir şekilde genç adamın yüzüne baktı. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.