Dost kalmamıştı çevrelerinde!..

A -
A +

Polisler koluna girerek adeta sürüklediler genç adamı. Nöbetçi mahkemenin salonuna doğru yürüttüler. Berker kapının önüne gelmiş heyecan içindeydi. On dakika sürdü ön duruşma. Tamer kaşları çatık bir şekilde çıkartıldı mahkemeden. Tutuklanmıştı. Evrakta sahtecilik, karşılıksız çek ve vergi kaçırma suçlarından hapishaneye konulacaktı. Berker elini alnına götürdü, dişlerinin arasından söylendi öfke ve çaresizlikle: - Ah baba! Yaktın bizi baba... Bu para hırsın yaktı bizi. Darmadağınık olduk. Bu çocuğun suçu ne şimdi. Sen emretmesen o ne yapabilir ki... Ah yaktın baba!.. Tamer elleri kelepçelenmiş bir şekilde merdivenlerden indirilip polis arabasına bindirilmişti bile... Berker çaresiz bir şekilde bakıp kalmıştı arabanın arkasından. Şöyle bir düşündüğü zaman etraflarında dost diyebilecekleri kimse kalmadığını görüyordu. Ne arayanları, ne soranları vardı. Düşene bir de yer vurur misali darbe üzerine darbe geliyordu artık. Bir küçük daire tutmuştu köşk satıldıktan sonra. Annesi ve karısı orada bekliyorlardı kendisini. Bir taksiye atlayıp adresi verdi. Fidase hanım merak içindeydi. Kapıdan içeri girer girmez atıldı kadın: - Ne oldu Berker? Ağabeyin nerede? Genç adam derin bir soluk aldı: - O tutuklandı anne. Hapishaneye kondu. Yapacak bir şey yoktu. Şimdi duruşmayı bekleyeceğiz. Ona birkaç parça eşya götürmem lazım. Bir de avukat bulmak zorundayım. Ağabeyim anlamaz bu işlerden, onu savunacak biri lazım. Fidase hanım sapsarı olmuştu. Masaya tutundu ayakta kalabilmek için. Dudakları titriyordu: - Tahir Zihni'ye haber ver hemen. Acı bir gülümseme ile baktı annesine Berker: - Bırak o adamı anne.... Artık bizim için çalışmıyormuş o, fare gibi kaçtı. Gemiyi ilk terk eden oldu. Başka bir şey bulmamız lazım. Yoksa gümbürtüye gidecek çocuk. Onun hiçbir suçu olmadığını yalnız biz biliyoruz. Babamın emri ve baskısıyla bütün imzaları attığını biz biliyoruz sadece. Kimse anlamaz gerçeği. Koskoca adamsın, anlamadığın bir işin başında neden oturuyorsun demezler mi? Fidase hanım kendisini bir koltuğa bırakıp kesik kesik hıçkırmaya başlamıştı. Berker karısına olanları İngilizce olarak anlattı. Genç kadın üzülmüştü. Bildiği birkaç kelime Türkçe ile teselliye çalıştı kayınvalidesini. Berker seslendi: - Haydi anne, şimdi ağlamak zamanı değil, birkaç parça eşya hazırlayın da götüreyim çocuğa. Bir saat sonra hapishanenin sarı badanalı dar koridorunda önündeki gardiyanın kılavuzluğunda ilerliyordu Berker. Hapishane müdüründen rica minnet izin alabilmiş, on dakikalık bir görüşme imkanı sağlayabilmişti ağabeyisiyle. Beyaz bir odaya girdiler. Bir masa ve iki sandalye vardı sadece. Oturup beklemeye başladı. Elindeki bavulu girişte almışlardı. Birkaç parça iç çamaşırı, bir iki kazak, pijama, terlik, tıraş takımı, diş fırçası, diş macunu gibi şeyler getirmişti Tamer'e. Çok geçmeden demir kapıların açılıp kapandığını duydu. Biraz sonra da bulunduğu odanın kapısı açıldı ve bir gardiyan eşliğinde Tamer göründü... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.