"Dualarını eksik etme benim güzel anam"

A -
A +

Ozan sabah kahvaltısını yaptıktan sonra aceleyle çıkmıştı evden. Gece, geç vakte kadar ders çalıştığı için sabah zor uyanmış, adeta koşturarak hazırlanmış, kahvaltı sofrasına bile tam oturmadan, ayakta bir şeyler atıştırmıştı. Münevver Hanım şikayetçiydi bu durumdan: - Evladım, böyle ayakta yemek mi yenir, otur şurada doğru dürüst doyur karnını! - Geç kaldım anne... Saat dokuzda okulda olmam gerekli. Bu dersi kaçıramam. Münevver Hanım içini çekmişti. Ozan gülümsedi lokmasını çiğnerken: - Zeynep'le konuştum anne, onu bir gün getireceğim sana, tanıştıracağım. Başını sallamıştı yaşlı kadın: - Beklerim oğlum, tabii ki getir, yalnız önceden haber ver ki bir şeyler hazırlayayım... Ozan çayını adeta su içer gibi bir dikişte bitirdikten sonra annesini öpmüş: - Haydi benim güzel anam, dualarını eksik etme diyerek fırlamıştı. Koşar adımlarla ilerliyordu durağa. İki veya üç dakika sonra otobüsü gelecekti. Tam bu sırada önüne çıkan siyah bir araba duraklamasına neden oldu. Öyle biçimsiz bir şekilde durmuştu ki. Şaşırmıştı Ozan. Yana kaydı bir adım. Arabanın sağından dolaşmak istedi ama ön kapıları açılan arabadan iri yarı iki adam inerek Ozan'ın karşısına dikildi. Delikanlı soru dolu gözlerle bakıyordu karşısındaki insanlara: - Bir şey mi istediniz? - Ozan Akdemir? - Evet, benim? Adam kolunu tuttu delikanlının. Arabaya doğru itekledi: - Bizimle geliyorsun... Seninle görüşmek isteyen birisi var. Genç adam şaşkınlıkla kurtulmaya çalıştı: - Hey ne yapıyorsunuz? Bir dakika yahu! Nereye gidiyoruz? Benim okula yetişmem gerekli... Adamlardan daha toplu olanı kapıyı açmıştı: - Okulu bırak şimdi, bizimle geleceksin. Atla arabaya... Ozan korktuğunu belli etmemeye çalışıyordu. Beyni süratle işlemeye başlamıştı. Etrafına bakındı. Adamların dediğini yapmaktan başka alternatifi yok gibi gözüküyordu. Çaresiz bindi arabaya. İki adamın da tekin insanlar olmadığını anlamıştı. Ama onu asıl şaşırtan ve meraklandıran şey bu insanların kendisinden ne istedikleriydi. Arabanın ön tarafına oturttular Ozan'ı. Şişman olan adam arkaya geçti. Ensesinde hissediyordu adamın soluğunu. Diğeri hemen motoru çalıştırdı. Hızlı bir manevrayla döndürdü otomobili. Sonra gaza yüklendi. Ozan dudaklarını ısırıyordu. Bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyor ama kurtulabilmesi için hiçbir pozisyon göremiyordu. İnsanca davranmaya karar verdi: - Beni nereye götürdüğünüzü söyleyin bari... Arkadaki adam sert bir cisimle omzunu itekledi: - Çok konuşup soru sorma, gidince görürsün... Araba TEM otoyolundan Küçükçekmece istikametine doğru ilerliyordu. Sonunda sağa kıvrıldı. Ozan hayatından görmemişti buraları. Büyük bir tesisin önünde durdu araba. Tabelada "Türkmen Plastik" yazıyordu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.