Ozan, uzun boylu, siyah dalgalı saçlı, sert hatları olan, uzun kirpikli gri-yeşil gözleriyle oldukça yakışıklı bir gençti. On üç yaşına kadar çelimsiz bir çocuktu. Zaman zaman Münevver Hanım onun fazla gelişemeyeceğini düşünüp üzülmüştü. Ama on üç yaşından sonra inanılmaz bir hızla serpilmişti delikanlı. Salim Beyin ölümüyle çok sarsılan genç adam, adeta bu olaydan sonra sihirli bir değnek değmiş gibi olgunlaşıp ağırlaşmış, mantıklı, annesine ve evine bağlı biri olmuştu. Çok başarılı geçen lise öğreniminin ardından üniversite imtihanlarına girmiş ve Edebiyat Fakültesi İngiliz Edebiyatı Bölümünü kazanmıştı. O da anne ve babası gibi öğretmen olmak istiyordu. Sakin ve evcimen bir gençti. Şiddetten asla hoşlanmazdı. Çevresine karşı saygılı bir yapısı vardı. Arkadaşları tarafından çok seviliyordu. Arkadaşları ona "centilmen" lakabını takmışlardı. Üniversiteye başladığı günden beri Zeynep dikkatini çekmişti. Genç kızdan hoşlanıyordu ama bir türlü bu duygularını ona söylemeye cesaret edememişti. Zeynep'in kendinden emin tavırları ondan çekinmesine neden oluyor, refüze edilmekten korkuyordu. İçinde sakladığı bu duyguları açığa vurmamaya çalışıyor yine de zaman zaman elinde olmadan hislerini belli eden bakışlarla dalıp gidiyordu genç yüzüne. Zeynep'in Ozan'a yaklaşımı ise son derece sevecen ve samimiydi. Bu terbiyeli, saygı dolu nazik delikanlıyı beğendiği belliydi. Çünkü Zeynep kendisine uymayan, anlaşamayacağını anladığı hiç kimseyle yakın bir arkadaşlık kurmuyor, mesafe bırakıyordu. Ozan'a ise bugüne kadar hep samimi davranmıştı... Delikanlı duvardaki annesinin evlenirken baba evinden getirdiği evladiyelik guguklu saate baktı. On bire geliyordu. Ana oğul televizyona dalmışlar, zamanın nasıl geçtiğini fark etmemişlerdi bile. Delikanlı ayağa kalktı: - Ben yatıyorum anne. Saat on bir olmuş. Münevver Hanım başını salladı: - Ben de yatacağım oğlum, çamaşır yıkadım bugün, yoruldum. Sabah erken kalkacaksın sen de... Hafta sonu için hazırlamamı istediğin bir şey var mı evladım? Ozan sevgiyle baktı annesine: - Yok anam. Kot pantolonumu giyeceğim, bir de kazak alırım. Bir de pijama, diş fırçası falan. Başka bir şey istemez. Bir küçük çanta yeterli sanırım. Başını salladı yaşlı kadın: - Ben hazırlarım oğlum. Akşam gelince bakarsın. Saat kaçta gidiliyor? - Cuma akşamı saat yedide yola çıkacağız anne. Sanırım saat on buçuk, on bir gibi orada oluruz. - Hayırlısıyla gidip gelin yavrum. Haydi iyi geceler... Ozan odasına girip yatağına uzandı. Dudaklarında mutlu bir tebessüm vardı. Gözlerinin önünde Zeynep'in hayali gülümsüyordu ona. Dudaklarını ısırdı. Belki bu gezide ona duygularını açabilme fırsatını bulacaktı. Daha fazla bu beğeniyi saklamak istemiyordu. Sanki genç kıza karşı dürüst davranmıyormuş gibi hissediyordu kendisini. Bugün okulda Zeynep'in neşe içinde gelip gezi için babasından izin alabildiğini söylemesiyle içi burkulmuştu. Gezinin ücretinin kendisi için oldukça önemli bir rakam olduğunu düşünmüş, bu tatile katılmak ona hayal gibi gelmiş, içi burulmuştu. - Canım anam benim! diye mırıldandı. Fedakar anam benim... > DEVAMI YARIN