"Düğününüz ne zaman?"

A -
A +

Orhan hemen ilgilendi. Birkaç soru sordu yaşlı adama, sonra kaşlarını kaldırdı: - Hastaneye gelmeniz lazım. Orada bakılır, gereken yapılır. Bu tür hastalar genellikle fizik tedavisi ve rehabilitasyon görürler. Tabii her şeyi tetkik etmek lazım. Ne zaman isterseniz ben ilgilenirim. Fizik gerekirse eğer çok iyi bir fizik tedavi uzmanımız da var. Şefik Bey muzip bir şekilde gülümsedi: - Var ya, gelin adayımız inşallah, çok tatlı bir kız... Kamil Bey gülümsedi: - Allah bağışlasın, ne zaman düğün dernek? Orhan itiraz eder bir tavırla: - Daha ortada bir şey yok Kamil Amca, babamın yakıştırması, Gülay'ı çok seviyorlar, o yüzden. Kamil Beyin yüzü bir anda bulutlandı: - Gülay mı? Adı Gülay mı? - Evet, fizik tedavi uzmanı bizim hastanede. Biz üniversiteden arkadaşız. Ortak derslerimiz çoktu. Kamil Bey yutkundu. Kulakları uğuldamaya başlamıştı. Anlaşılmaz bir şeyler mırıldanarak geçiştirmeye çalıştı. Bu sırada Şahika Hanım yetişti imdadına: - Kamil Abi, istediğin bir şey var mı sana onu pişireyim. Patlıcan dolması severdin sen, ister misin, bir dizi kuru patlıcanım var evde. Nar ekşisini de yeni getirtti Şefik Aydın'dan... Kamil bey başını salladı: - Yerim kızım, özledim patlıcan dolmasını. Kafası Orhan'ın söylediği isme takılmıştı. Kendi torununun adı da Gülay'dı ve o da fizik tedavi uzmanıydı!.. *** Yemekten sonra konuyu yeniden Orhan'ın sözlüsüne getirdi Kamil Bey: - Eee, delikanlı, demek düğün olacak ha? Ne iş yapıyor gelin hanımın babası? Orhan gülümsedi: - Babası yok Kamil Amca, annesiyle Gülay doğmadan boşanmışlar. Annesi büyütmüş onu. Kamil Bey tutundu oturdu koltuğun kenarına. Orhan son noktayı koydu: - Saadet Anne de harika bir insan, dün buradaydılar, annemlerle tanıştılar. Zavallı kadın takdir edilecek bir hayatı var, yetimhanede büyümüş ama ayaklarının üzerinde durmayı becermiş. Foça'da oturuyorlarmış, Gülay okulu kazanınca buraya taşınmışlar. Kamil Bey artık emindi. Bahsedilen genç kız torunuydu. Dudaklarını ısırdı. Böylesine bir sürprize dayanamayacak kadar yaşlı olduğunu düşünüyordu. Hiç belli etmemeye çalışarak gülümsedi: - Haydi bakalım oğlum, inşallah mutlu olursunuz! Hayırlısı olsun. O andan sonra Kamil Bey dalıp dalıp gidiyordu... Söyleneni anlamadı, yanlış cevaplar verdi, anlatmak istediğini beceremedi. Şefik Bey üzüntüyle izliyordu onu. Saatler ilerleyip Kamil Beyin defoları ortaya çıktıkça yan gözle karısına bakıyordu. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.