Esra cezaevinin dar koridorlarında tedirgin adımlarla yürüyordu. Önden giden görevli koridorun sonundaki kapının önünde durarak ceketini düzeltti ve eliyle kapıya saygılı bir şekilde vurdu. İçeriden duyulan tok sesin ardından usulca çevirdi tokmağı: - Cahit Arkan'ın kızı geldi efendim. Kenara çekilerek Esra'ya yol verdi. Genç kadın içeriye girdi. İçinde bir sıkıntı vardı ve bir türlü geçmiyordu. Heyecan içindeydi. Müdür bey her zamanki kibar tavırlarıyla koltuğu işaret etti: - Buyurun hanımefendi. Oturun şöyle. Gösterilen yere eğreti bir şekilde ilişti Esra. Müdür Beyin de hareketlerinde huzursuzluk vardı. Genç kadının yüzüne baktı dikkatle: - Demek Cahit Beyin kızısınız... - Evet efendim. Babamla görüşebilmem mümkün mü acaba? Müdür yutkundu. Oldum olası kötü haberler vermeye alışamamıştı. - Sanırım burada değildiniz siz. İlk defa görüyorum sizi. Başını salladı Esra: - Evet, başka bir kentteydim. - Anlıyorum. Esra Hanımdı değil mi? Evet Esra Hanım, size çok güzel şeyler söyleyemeyeceğim maalesef.. Bu benim için de kolay değil... Esra iliklerine kadar titredi. Gözleri kısıldı, boğuk bir sesle bağırdı: - Müdür Bey, neler oluyor? Babam? Babama bir şey mi oldu yoksa? Ellerini iki yana açtı çaresizce Müdür: - Maalesef hanımefendi. Babanızı kaybettik. Ani bir kalp krizi sonucu vefat etti. Dünya o anda allak bullak oldu Esra'nın beyninde. Sanki üzerinde yaşadığı gezegeni sırtlamış gibi hissetti kendisini. Eziliyordu artık bu yükün altında. Boğuk bir hıçkırık fırladı boğazından zincirinden kurtulmuş bir mahkum hızıyla. Yüreğinden kopup gelen haykırışı engellemek istercesine elleriyle kapattı ağzını. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Duyduğunu sindirmeye çalışıyor, gerçeği hazmetmeye uğraşıyordu. Müdür Bey fırladı ayağa. Masanın üzerindeki cam sürahiyi aldı eline: - Bir bardak su için lütfen, biliyorum çok acı bir şey ama babanız çok bitkindi zaten. Buraların insanı olmadığı belliydi. Tam bir "kader mahkumu!.." Ben çok senelerdir bu görevdeyim hanımefendi. Suçluyu suçsuzu gözünden ayırabilirim. Cahit Bey asla suçluya benzemiyordu ama bir kanun var. İşlenmiş bir fiil var ve bütün kanıtlar ve babanızın ifadeleri bu suçu doğrular nitelikteydi. Ama benim düşünceme göre o adam bir şeyler gizliyordu. Suçu üstlenmiş gibiydi. Size başınız sağ olsun demekten başka söyleyecek bir şeyim yok hanımefendi. Babanız annenizin başına gelenleri öğrenince yıkıldı. Kaldıramadı yüreği. Esra ıstırap içinde irkildi: - Annem mi? Anneme ne oldu? - Duymadınız mı? Anneniz bir felç geçirmiş. Ayakları tutmuyormuş... Genç kız acıyla inledi. Bunca yükü kaldıramamış, sanki, bedeninden bir şeyler kopup gitmişti... > DEVAMI YARIN