Dünyanın yükü omuzlarındaydı!

A -
A +

Kadriye artık umudunu yitirmişti. Neredeyse bir ay geçmişti aradan. Bu zaman zarfında aramadığı yer kalmamıştı. Ne kocasından ne de iki yavrusundan eser yoktu. Sanki yer yarılıp içine girmişlerdi. Artık geceleri Harun'la birlikte birbirlerine sarılıp ağlaşmaktan başka yapacak şeyleri kalmamıştı. Harun okuluna devam ediyordu ama çocuk suskunlaşmıştı. Kaşları hep çatılıydı. Okulda hiç arkadaşı yoktu. Dünyanın yükü omuzlarına binmiş gibiydi. Öğretmeninin ona gösterdiği özel ilgi derslerinin başarılı olmasına yol açmıştı. Sınıfın en çalışkan öğrencisiydi. Akşamları okuldan gelir gelmez dersinin başına geçiyor, annesi gelene kadar tek başına başını kaldırmadan ders çalışıyordu. Kadriye ise sabah erkenden oğlunu okula gönderiyor, sonra kendisi Ferda Hanımlara çalışmaya gidiyordu. Hayat rutinleşmişti. Arada bir Sabri ve Yıldız'la görüşüyorlardı. Sabri bu zavallı kadınla ilgileniyor, onun başı sıkıştığı zaman yardımcı olmaya çalışıyordu. Ferda Hanımın Kadriye'nin başından geçenleri en ince detayına kadar öğrenmesinin ardından yaptığı toplu para yardımı ile kirayı ödemişlerdi. Aldığı maaştan artırabildiklerini de Sabri'ye veriyor, borcunu kapatmaya çalışıyordu. Bir düzen oturtmuştu artık. Bir tek üzüntüsü hasretlerini çektiği iki yavrusuydu. Harun ise kardeşlerinin özlemi dışında oturttukları düzenden memnundu. Babasının adını dahi anmak istemiyor, onu beyninden ve yüreğinden silmişe benziyordu. Ne zaman bir vesile ile Sermet'in bahsi açılsa gözleri çakmak çakmak oluyor, yüzü kızarıyor, farkında olmadan küçücük yumruklarını sıkıyordu. Annesi üzülmesin diye içindeki nefreti bir sır gibi gizlemeye çalışıyordu ama Kadriye her şeyin farkındaydı. Oğlunun nasıl durgunlaştığını, nasıl agresifleştiğini, yaşının çok üzerinde yükleri taşımaktan nasıl bitkin düştüğünü gözlemleyebiliyordu. Derdini sadece kendisine çok yakın davranan Ferda Hanımla paylaşıyordu. Ferda Hanım gerçekten yürekten üzüldüğünü hem sözleriyle hem de bakışlarıyla belli ediyordu. - Üzülme Kadriye... diye teselliye çalışıyordu. Bir keresinde onu karşısına almış ve uzun uzun konuşmuştu: - Bak Kadriye, olan oldu artık. Şimdi bir evladın daha var elinde. Onun geleceği için sağlam olmalısın. Hem Harun erkek çocuk. Devir çok kötü. Sen de kendini salarsan onu da kaybedersin. Ne güzel okuyor çocuk. El ele verip Allah'ın izniyle onu okuturuz. Bir mesleği olur. Senin hayattaki tek güvencen o. Çok dikkatli olman lazım. Ben de Dinçer de sana elimizden gelen yardımı yapmaya hazırız kızım. Minnetle teşekkür etmişti Kadriye. Birkaç gün sonra ise Ferda Hanım sabah onu heyecanla karşılamıştı: - Kadriye, bir bebeğim olacak. Sana bundan sonra daha çok ihtiyaç duyacağım. Bebek doğduğu zaman maaşını iki katına çıkartacağız. Yardımcı olursun değil mi bana? Kadriye sevinçle kabul etmişti: - Siz hiç merak etmeyin Ferda Hanım, ben bakarım ona. Allah sizden razı olsun. Geçinip gidiyorlardı. Hiç bilmediği, hiç tanımadığı gurbet elinde ayakta durmak için elinden gelen mücadeleyi veriyordu genç kadın. Yıpranmıştı. Yaşından çok daha yaşlı görünüyordu artık. Oysa daha otuzlu yaşlarına bile gelmemişti. Saçlarında beliren aklar gün geçtikçe çoğalıyordu Kadriye'nin... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.