Aylin, havalimanının kontrol kapısından geçtikten sonra bekleme salonundaki koltuklardan birine oturdu. Çok detaylı ve uzun düşünmüştü. Duygularını bir kenara koyup objektif olarak bakmaya çalışmış, olayları gerçekçi bir yaklaşımla değerlendirebilmek için çaba sarf etmişti. Hayriye Hanım ve Cevat Bey de katılmıştı bu yoğun karar aşamasına. Cevat Bey, Onur'la karşılaşmasını tüm detaylarıyla anlatmış, ardından da kararı kızına bırakmıştı. Aylin kendinden emin bir şekilde başını kaldırıp son kararını bildirmişti: - Gidip göreyim baba! Ne istiyorlar bilmek hakkım. Ayrıca bugüne kadar içimde saklı olan şeyler var. Bunları kendi başıma yaşamaktan yoruldum. Söyleyip kurtulmak istiyorum. Kimseden hesap soracak değilim. Ama bunca sene sonra karşıma çıkıp da benden ne istediklerini öğrenmek hakkım. Onlar için ne düşündüğümü benim ağzımdan duymalarını istiyorum. Hayriye Hanım kızına hak vermişti. Kocasına o da kızı gibi düşündüğünü söyleyince Cevat Bey kızının kararına saygı duymaktan başka yapacak şey bulamamıştı... Aylin bir hafta rapor almıştı hastaneden. Her şeyi halledip sonlandırmak istiyordu. Bütün bunların yanı sıra Onur'u göreceği için de içinde buruk bir heyecan vardı. Geçen zaman zarfında daha net düşünmeye çalışmıştı. Gerek Fikret'in söyledikleri, gerekse babası Cevat Beyin anlattıkları öfkesini biraz törpülemişti. Cevat Bey, Onur'un yaklaşımını anlatırken: "O avukat çocuk bana hak verdi. Gözlerinden okunuyordu bana hak verdiği. Bunu kızıma yapmaya hakları yok dediğim zaman bütün kalbiyle beni desteklediğine inandım ben..." demişti. Havalimanında Aylin'in uçağı anons edilir edilmez genç kız yerinden kalkıp çıkış kapısına doğru yürüdü. Rahat bir yolculuktan sonra Atatürk Havalimanına tam saatinde indi uçak. Aylin hemen bir taksiye atlayıp daha önceden rezervasyon yaptırdığı oteline gitti. Biraz dinlendikten sonra çantasını alıp çıktı. Elinde Onur'un kartı vardı. Bu kartla gideceği adresi biliyordu. Bir taksi çevirip Ergin Tekstilin adresini verdi. Arkasına yaslandı. Hiçbir şey düşünemiyordu o anda. Heyecanlı olup olmadığını bile bilmiyordu. Duygularının üzerine bir duvar örmüş gibiydi. Taksi Ergin Tekstil'in görkemli binasının bulunduğu bahçenin kapısına gelince kapıdaki danışma görevlileri hemen durdurdular. - Kime gelmiştiniz? - Ahmet Fazıl Ergin... - Randevunuz var mı efendim? Aylin başını iki yana salladı: - Hayır yok... Adam bu net cevap karşısında ufak bir şaşkınlık yaşadı. Sonra toparlandı: - Bir saniye kendilerine bildireyim. İsminiz neydi? - Aylin Ersan. Adam danışma kulübesine gidip telefonu kaldırdı. Bir yandan konuşurken bir yandan da göz ucuyla Aylin'i süzüyordu. Konuşmasını bitirdikten sonra taksinin yanına geldi: - Sizi tanımıyorlarmış efendim. Aylin anlamlı bir şekilde gülümsedi: - Ne yani, beni tanımıyorlar diye görüşemeyecek miyim?.. > DEVAMI YARIN