On gün sonra bütün işlemler bitmişti... Akif'in yaptığı teklifin ardından iki gün sonra avukatı gelmiş, gerekli yasal girişimler yıldırım hızıyla tamamlanmış, evlatlık verme prosedürü bitirilmiş ve küçük bebek Yahya ve Müşerref'in nüfus kayıtlarına geçirilerek hastaneden alınmıştı. Müşerref bebeğin eve geleceği gün küçük bir beşik hazırlamış, evi mamalarla doldurmuştu. Heyecanlıydı. Uzun zamandır hasretini çektiği bir evlat sahibi olacaktı durduk yerde. Yahya Efendi bir taksiyle bebeği getirdiği zaman gözleri yaşlı bir şekilde kucağına aldı: - Ah benim talihsizim, benim masum meleğim, hiç merak etme, sana ana sıcaklığını, yuva sıcaklığını ben vereceğim, ellerimle büyüteceğim seni. Güzel yavrum benim. Yahya da yaşlı gözlerle izliyordu karısını: - Adını Coşkun koydum Müşerref... Coşkun Ünal... Bizim oğlumuz... Yaşlı kadın boğuk bir hıçkırıkla sarsıldı. Yıllar önce daha karnındayken kaybettiği evladına koymak istedikleri isimdi Coşkun. - İyi etmişsin Yahya Efendi... Coşkun'umun bahtı açık olacak bundan böyle inşallah. Yaşadığım sürece gözüm gibi sakınacağım evladımı... Küçük bebek hiçbir şeyden habersiz uyuyordu. Yahya kanepeye bağdaş kurup oturdu: - Bankaya yüklü bir para yatmış. Akif Bey yatırmış. Çocuk için. Müşerref Hanım yüzünü buruşturdu: - Dokunma o paraya Yahya Efendi, oğlumuzun geleceği için kalsın bankada. Biz kendi yağımızla kavrulur bakarız oğlumuza. O para kalsın orada. Yarından sonra büyüdüğü zaman alır, istediğini yapar o parayla. Kim bilir, belli mi olur, belki gün gelir gerçeği anlatmak zorunda kalırız. Hiç olmazsa o zaman bizi suçlamaz. Bizim için kötü düşünmez... Yahya Efendi sevgiyle baktı karısına. Cahil bir kadındı Müşerref ama ruhundaki asalet bambaşkaydı. İyiliksever, olgun, doğru düşünen devlet gibi bir kadındı. Yahya, ne zaman başı daralsa karısının sayesinde rahatlar, onun telkinleriyle sıkıntılarını aşardı. - Haklısın Müşerref, zamanın ne göstereceği bilinmez. Çok şükür kazancımız bu bebeciğe bakabileceğimiz kadar var. Yuvarlanır gideriz. Gülümsedi kendi kendine: - Bu yaştan sonra baba olmak da varmış kaderde. Şunun güzelliğine bak! Müşerref Hanım bebeğin üzerine eğildi: - Melek o, bir melek... Hiçbir şeyden haberi yok yavrucağın. Allah bundan sonra bahtını açık etsin. Doktor Akif Bey'e bir şey olsaydı Sevim Hanım bunu yapmazdı. Yahya Efendi düşünceli bir şekilde mırıldandı: - Onu da anlamak lazım, ne fırtınalar kopuyor kim bilir içinde, doğru düşünemiyor zavallı!..