E­vi ma­ma­lar­la ­dol­dur­muş­tu!..

A -
A +

On gün son­ra bü­tün iş­lem­ler bit­miş­ti... Akif'in yap­tı­ğı tek­li­fin ar­dın­dan iki gün son­ra avu­ka­tı gel­miş, ge­rek­li ya­sal gi­ri­şim­ler yıl­dı­rım hı­zıy­la ta­mam­lan­mış, ev­lat­lık ver­me pro­se­dü­rü bi­ti­ril­miş ve kü­çük be­bek Yah­ya ve Mü­şer­ref'in nü­fus ka­yıt­la­rı­na ge­çi­ri­le­rek has­ta­ne­den alın­mış­tı. Mü­şer­ref be­be­ğin eve ge­le­ce­ği gün kü­çük bir be­şik ha­zır­la­mış, evi ma­ma­lar­la dol­dur­muş­tu. He­ye­can­lıy­dı. Uzun za­man­dır has­re­ti­ni çek­ti­ği bir ev­lat sa­hi­bi ola­cak­tı dur­duk yer­de. Yah­ya Efen­di bir tak­siy­le be­be­ği ge­tir­di­ği za­man göz­le­ri yaş­lı bir şe­kil­de ku­ca­ğı­na al­dı: - Ah be­nim ta­lih­si­zim, be­nim ma­sum me­le­ğim, hiç me­rak et­me, sa­na ana sı­cak­lı­ğı­nı, yu­va sı­cak­lı­ğı­nı ben ve­re­ce­ğim, el­le­rim­le bü­yü­te­ce­ğim se­ni. Gü­zel yav­rum be­nim. Yah­ya da yaş­lı göz­ler­le iz­li­yor­du ka­rı­sı­nı: - Adı­nı Coş­kun koy­dum Mü­şer­ref... Coş­kun Ünal... Bi­zim oğ­lu­muz... Yaş­lı ka­dın bo­ğuk bir hıç­kı­rık­la sar­sıl­dı. Yıl­lar ön­ce da­ha kar­nın­day­ken kay­bet­ti­ği ev­la­dı­na koy­mak is­te­dik­le­ri isim­di Coş­kun. - İyi et­miş­sin Yah­ya Efen­di... Coş­kun'umun bah­tı açık ola­cak bun­dan böy­le in­şal­lah. Ya­şa­dı­ğım sü­re­ce gö­züm gi­bi sa­kı­na­ca­ğım ev­la­dı­mı... Kü­çük be­bek hiç­bir şey­den ha­ber­siz uyu­yor­du. Yah­ya ka­ne­pe­ye bağ­daş ku­rup otur­du: - Ban­ka­ya yük­lü bir pa­ra yat­mış. Akif Bey ya­tır­mış. Ço­cuk için. Mü­şer­ref Ha­nım yü­zü­nü bu­ruş­tur­du: - Do­kun­ma o pa­ra­ya Yah­ya Efen­di, oğ­lu­mu­zun ge­le­ce­ği için kal­sın ban­ka­da. Biz ken­di ya­ğı­mız­la kav­ru­lur ba­ka­rız oğ­lu­mu­za. O pa­ra kal­sın ora­da. Ya­rın­dan son­ra bü­yü­dü­ğü za­man alır, is­te­di­ği­ni ya­par o pa­ray­la. Kim bi­lir, bel­li mi olur, bel­ki gün ge­lir ger­çe­ği an­lat­mak zo­run­da ka­lı­rız. Hiç ol­maz­sa o za­man bi­zi suç­la­maz. Bi­zim için kö­tü dü­şün­mez... Yah­ya Efen­di sev­giy­le bak­tı ka­rı­sı­na. Ca­hil bir ka­dın­dı Mü­şer­ref ama ru­hun­da­ki asa­let bam­baş­kay­dı. İyi­lik­se­ver, ol­gun, doğ­ru dü­şü­nen dev­let gi­bi bir ka­dın­dı. Yah­ya, ne za­man ba­şı da­ral­sa ka­rı­sı­nın sa­ye­sin­de ra­hat­lar, onun tel­kin­le­riy­le sı­kın­tı­la­rı­nı aşar­dı. - Hak­lı­sın Mü­şer­ref, za­ma­nın ne gös­te­re­ce­ği bi­lin­mez. Çok şü­kür ka­zan­cı­mız bu be­be­ci­ğe ba­ka­bi­le­ce­ği­miz ka­dar var. Yu­var­la­nır gi­de­riz. Gü­lüm­se­di ken­di ken­di­ne: - Bu yaş­tan son­ra ba­ba ol­mak da var­mış ka­der­de. Şu­nun gü­zel­li­ği­ne bak! Mü­şer­ref Ha­nım be­be­ğin üze­ri­ne eğil­di: - Me­lek o, bir me­lek... Hiç­bir şey­den ha­be­ri yok yav­ru­ca­ğın. Al­lah bun­dan son­ra bah­tı­nı açık et­sin. Dok­tor Akif Bey'e bir şey ol­say­dı Se­vim Ha­nım bu­nu yap­maz­dı. Yah­ya Efen­di dü­şün­ce­li bir şe­kil­de mı­rıl­dan­dı: - Onu da an­la­mak la­zım, ne fır­tı­na­lar ko­pu­yor kim bi­lir için­de, doğ­ru dü­şü­ne­mi­yor za­val­lı!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.