Arif Sıtkı Bey şoförünü başıyla selamladıktan sonra yaşından beklenmeyen bir çeviklikle konağın merdivenlerinden çıktı. Emektar yardımcı Hatice o zili çalmadan açmıştı büyük kapıyı, saygıyla gülümsedi: - Hoş geldiniz beyefendi... - Hoş bulduk Hatice, içerideler mi bizimkiler? - Evet efendim. Salondalar. Arif Bey ceketini yardımcıya verdikten sonra hızla salona yöneldi. Uzun boylu, iri yapılı bir adamdı. Geniş omuzları vardı. İri elmacık kemikleri yüzüne farklı bir hava veriyordu. Şakakları hafifçe dökülmüş saçları yer yer beyazlarla dolmuştu. Salonun kapısını açar açmaz içeride fevkalade bir şeyler olduğunu anlamıştı. Müberra Hanım koltukta oturmuş, yüzünden düşen bin parçaydı. Nermin ise her zamanki gibi sinsi bakışlarını ortalıkta gezdiriyordu. Yüzünde bir zafer kazanmış edası vardı. Arif Sıtkı Bey salonun ortasına kadar geldi: - Neler oluyor? Bu nasıl karşılama? Ömer nerede? Nermin fırsatı kaçırmadı, hemen atıldı: - Nerede olacak, yanımıza gelmeye yüzü yok ki! Senin karşına nasıl çıkacak bilemem, bak şu annemin haline! Perişanız saatlerdir. Arif Sıtkı Bey karısına döndü: - Ne oluyor Müberra, biri bana anlatsın! Ben şirkette değildim. Ömer gelmedi mi daha? Nermin annesinin yerine atıldı: - Geldi ve tekrar gitti. Neredeyse gelir. Sana da söyleyecekleri var herhalde... Yaşlı adam sinirlenmişti: - Nermin, bulmaca gibi konuşma, neler oluyor anlat! Nermin dudaklarını ıslattı. İşin ona göre en zevkli tarafına gelmişti: - Oğlun evlenmeye karar vermiş, kiminle olduğunu bugün söyledi. Sizin şirketin bekçisi Kadim'in kızıyla! Arif Bey gözlerini kısarak baktı kızının yüzüne. Bir müddet tepki vermeden öylece kaldı. Sonra garip bir tebessüm belirdi dudaklarında: - Haydi canım, dalga geçmiş sizinle... Nermin telaşla bağırdı: - Olur mu baba! Annemin haline baksana... Gayet ciddi hem de... Benden söylemesi, rezil olacağız ele güne karşı... Arif Sıtkı Bey karısının önünde durdu. - Doğru mu söyledikleri bu kızın? Müberra Hanım ağlamaklı bir halde başını salladı. Arif Beyin rengi sararmıştı... > DEVAMI YARIN