"Elif'ten başkasını istemiyorum ben!"

A -
A +

Hasan'ın yüzü karardı adeta. Dişlerini sıktı, öfkeyle fısıldadı: - Yok baba, ben Elif'ten başkasını istemem. Olmadı kaçıracağım... - Hele dur bakalım. Ben el aleme Davut'un oğlu başlık parası vermemek için kız kaçırdı dedirtmem. Gün doğmadan neler doğar. Hele dur biraz. Hasan dükkana geri girdi. Elif'le iki yıldan beri konuşuyordu. Köyün en güzel kızlarından biriydi Elif. Birlikte büyümüşler, gençlik ateşi yüreklerinde yanmaya başladığı zaman da iki genç birbirlerine gönül düşürmüşlerdi. Davut'un hatırı sayılır bir insan olmasından olacak kızın babası Halil işi sıkı tutuyor, yüklü bir başlık parası istiyordu. İki genç de çaresiz babalarının verecekleri kararı bekliyorlardı. Hasan iki sene sonra askere gidecekti. Delikanlı askerden evvel işin bağlanmasında ısrar ediyordu. *** Aliye annesinin çayını koyup sofraya oturdu. Ağzına bir lokma köy ekmeği ile keçi peyniri attı. Zübeyde Hanım yudum yudum çayını içiyordu. Oldum olası sabahları çok yemezdi. Aliye heyecanla konuştu: - Ana, Necla Hanım Ankara'dan dönerken bana yine kitap getirecekmiş. Yeni yeni kitaplar. Öyle heyecanlıyım ki... Zübeyde'nin kaşları çatıldı: - Etme kızım. Güzel kızım, ağaların, baban görürse küplere binerler. Aliye durakladı: - Benim kitap okumamın onlara ne zararı var ki ana? - Öyle deme kızım, beni düşün ne olur... - Ben öğretmen olmak istiyorum Necla Hanım gibi. Hem öğrendim. Adana'da öğretmen okulu varmış. Meslek Lisesi. Oraya gittin mi hem yatacak yeri varmış... İmtihana girilecekmiş. Ben kazanırım imtihanı. İlkokulu bile pekiyi ile bitirdim. Belki babam bırakır ha ana? Zübeyde Hanım elini kaldırdı: - Olmaz kızım. Baban ölür yine bırakmaz. Hem baban bıraksa ağaların bırakmaz. Vazgeç sen bu sevdadan. - Öf be ana! Haksızlık değil mi bu? - Bırak bunları düşünmeyi şimdi. İnşallah iyi bir kısmetin çıkar da evini yuvanı bilirsin. İnşallah gurbetlere gitmezsin... Aliye dudak büktü, omuzlarını kaldırdı: - Ben evlenmeyeceğim, okuyacağım. Zübeyde dehşet içinde baktı kızına. Gözleri faltaşı gibi açılmıştı: - Nereden aklına girer bunlar bilmem ki deli kız... Aliye kıkırdadı. Annesinin korktuğu zaman gözlerinin boncuk gibi açılması her zaman komik gelirdi ona. - Hele davran bakalım, gevezelik edip durma. Süpür şu evi, bahçeyi ben süpürdüm sabah ezanıyla. Çiçekleri suladım. Ben de yemeğe gireyim. Aliye sofrayı toplarken annesine döndü: - Dün Safiyelere giderken Elif'i gördüm. Yan yan baktı. Bir havalarla geldi yanıma. Seni sordu usulen hemen ardından Hasan ağabeyimi tabii. Kızın ses tonunu taklit ederek kırıttı: "- Hasan ne yapıyor Aliye? Dükkanda mı?" aynen böyle kıvrım kıvrım konuşuyor anne. Zübeyde gülmemek için zor tuttu kendisini. Aliye kahkahalar atmaya başlamıştı. Bir yandan kızın taklidini yapıyor bir yandan da gülüyordu. Sonunda dayanamadı annesi: - Çok gevezelik ettin sen, haydi bakayım işine. Genç kız kıkırdayarak tepsiyi mutfağa götürdü. Hâlâ Elif'in kendisine söylediklerini tekrar ediyordu kırıtarak. Bin bir yalvarmadan sonra babasının aldığı pilli radyoyu karıştırdı. Beğendiği bir istasyonu ayarlayarak işe koyuldu. Öğlene kadar sürerdi evin temizliği. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.