Elmas kızın yüzü gülmez olmuştu!

A -
A +

Hayrettin, sessizce izliyordu olup biteni. Tevfik ise tedirgindi. Aldığı güzel teklifi kaybetmek korkusuyla Hayrettin'e döndü: - Bunlar çocuk birader... Anasının da farkı yok kızından. Böyle ayılıp bayıldı diye hastalıklı falan zannetme. İstersen hastahaneye bile götürür, kapı gibi sağlam raporu getiririm. Bir şeysi yok. Kapris yapıyor. Ben de üstelemedim. Sert bir baba değilimdir. Doğruyu eğriyi bu bilemez. Sen gönlünü ferah tut. Elmas dudakları kurumuş, gözleri ağlamaktan bir çizgi halini almış halde başını hafifçe çevirdi: - Ana! Ahmet'imden başkasına vermeyin beni ne olur... Şefika Hanım dudaklarını ısırdı, elini yavaşça uzatıp kızının saçlarını okşadı: - Düşünme güzel kızım şimdi. Hiçbir şey düşünme, gün ola devran döne! Ne olacağı bilinmez. Belki insafa gelir baban. Hele bir üstünden zaman geçsin. Elmas yeniden hıçkırıklara boğuldu. Bu sırada Tevfik'in sesi duyuldu içeriden: - Şefika! Kahve yap bakalım! Kadın söylenerek kalktı yerinden. Kapıdan çıkmadan önce bir kez daha kızına dönüp baktı. - İnsafsız adam, bırak kızı sevdiğine varsın, nesi varmış Ahmet'in? Aslan gibi, efendi çocuk işte. Kahveleri tepsiye koyup odaya girdi. Hayrettin Şefika Hanım girince toparlandı: - Şefika Bacı, nasıl kız? - İyidir Hayrettin Efendi. Yatıyor. Tevfik atıldı: - Kızın öyle hastalığı falan yoktur dedim Hayrettin'e. Sen de söyle biliyorsun. Şefika Hanım öfkeyle baktı kocasına. Sonra misafirine döndü: - Yoktur Hayrettin Efendi. Gençlik işte. Birden şaşırdı. Hayrettin dudak büktü. Karşısındaki insanların eziklikleri hoşuna gitmişti: - Hani o dediğiniz, sözünü verdiğiniz adamı seviyorsa ben günaha girmek istemem. Sevenleri ayırmayalım. Şefika bir şey demeden Tevfik atıldı. Gözleri patlamıştı yuvalarından: - O da ne demekmiş, kimsenin kimseyi sevdiği falan yok. Öyle şey mi olur, sıkarım gırtlağını! Bitti bu iş. Adamı susturmak, başımıza bela etmemek için öylesine bir söz verdik. Hayrettin ağam, öyle şey mi olur? Gönlünü ferah tut sen. Hemen bitirelim bu işi. Hayrettin yan gözle Şefika'ya baktı. Kadın başını kaldırmadan önüne bakıyordu. Gülümsedi: - O zaman ben oğlana haber vereyim, buraya gelsin, nikahı kıyalım, ardından İstanbul'da düğünü yaparız. Hiçbir şey istemez. Ben ne gerekirse yaparım. Elini cebine atmayacaksın Tevfik. Tevfik sırıttı. Olanlardan çok memnundu. Keyfine diyecek yoktu doğrusu... *** Her şey o kadar çabuk olup bitmişti ki... Hayrettin Beyin oğlu Haydar, babasının telefonunu alır almaz Zonguldak'a gelmiş, nikah işlemleri bir hafta içinde halledilmiş, yıldırım nikah müracaatı ile gün alınmıştı. Verilen karara göre nikah hemen kıyılacak, ardından Tevfik ve ailesinin İstanbul'a taşınma işlemi gerçekleşecekti. İstanbul'a gidildikten sonra düğün yapılacak ve her şey düzene girecekti. Tevfik korkusundan bastırmıştı nikahın hemen yapılması için. Hayrettin'in vazgeçmesinden korkuyordu. Bütün bu süreç içinde Elmas bitmişti. Zayıflamış, gözlerinin altı çökmüş, yüzü gülmez olmuştu. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.