Sessizce bekliyordu başına gelecekleri Safiye... - Bir defolup gitsen başımdan, başka bir şey istemiyorum... diye söylendi Şükriye. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi yemenisini bağlayıp kapıya yöneldi: - Ben gidiyorum komşuya... Kapıdan burnunu çıkarttığını görmeyeyim, çok fena olur. Birkaç saniye sonra küçük kız kapanan bahçe kapısının sesini duydu. Elleri hâlâ titriyordu. Derin bir nefes aldı. Etrafına bakındı ürkek tavırlarla. Bütün bu yaşadıklarına bir anlam veremiyor, neden sevilmediğini bir türlü anlayamıyordu. Beşinci sınıfı bitirmişti köy okulunda. Babacığı o kötü kazada hayatını kaybetmeseydi okuyacaktı. İlçedeki ortaokula gidecekti. Köy minibüsü her gün götürüp getirecekti kendisini. Bu kararı duyduğu zaman evdeki tek itiraz sesi Hasan'dan yükselmişti: - Kız kısmı okula mı gidermiş hiç? Babası ise sert bir sesle susturmuştu onu: - Kes sesini... Seni ilgilendirmez. Ben kızımı okutacağım. Sen karışamazsın. Keşke adam olsaydın da sen de okusaydın... Bir baltaya sap olsaydın. Çaresiz susmuştu Hasan. Babasına itiraz etmek haddi değildi. Dişlerini sıkarak çıkıp gitmişti evden. Ama o kaza sonunda bütün bu planlar alt üst olmuştu. Şimdi ise ellerindeydi kardeşi ve o dar kafasıyla ona sormaya bile gerek duymadan onun hayatına kendisi yön veriyordu... *** Hasan eve gelmeden önce kahveye uğradı. Askerden döndükten sonra kayınpederinin yanında, onun bakkal dükkanında çalışmaya başlamıştı. Uzun yüzlü, çok fazla konuşmasını sevmeyen, sert bakışlı bir gençti. Şükriye'yi onaltı yaşından beri seviyordu. Askere gitmeden önce konuşmuşlar, evlenmeye karar vermişlerdi. Aileler de buna razı gelince söz kesilmiş ve Hasan'ın asker dönüşünün beklenmesine karar verilmişti. Vatani görevi bittikten hemen sonra da oldukça güzel ve şatafatlı bir düğünle dünya evine girmişlerdi. Kayınpederi Muhsin efendi köyün bakkalıydı ve oldukça varlıklı sayılırdı. Kızının mutluluğu için hiçbir sanatı ve işi olmayan damadını hemen yanına almış, onunla birlikte çalışmaya başlamıştı. Tabii yine de bütün ipler Muhsin efendinin elindeydi. Bu da Hasan'ın gücüne gidiyor, kayınpederinden emir almaktan hoşlanmıyordu fakat çaresiz bir şekilde boyun eğiyordu. Ama bu huzursuzluğu ister istemez başka taraflara etki ediyor Hasan'ın gücünün yettiği kişilere karşı sert ve acımasız davranmaya yöneltiyordu. Bu kişi de sadece zavallı Safiye'cikti... Genç adamın bütün isteği kendisine sermaye yapabileceği topluca bir para ve bununla kendi işini kurmaktı. O zaman kimsenin emri altında yaşamadan kendi başına bir düzen kurabilecekti. Evdeki huzursuzluğa gelince, mümkün olduğunca idare etmeye çalışıyordu ama karısının, kardeşine duyduğu nefretten dolayı yaşadıkları gerginliğin acısını da Safiye'den çıkartıyordu... DEVAMI YARIN