"Evde olsalar işim çok zordu" -37-

A -
A +

Güvenlik görevlisi baştan ayağa süzdü kendisini. Sonra omuzlarını kaldırdı: - Tanıdım seni, bir kere geldiydin karınla beraber. Halil sevinçle salladı başını: - Hah! Bildin değil mi? Ben Safiye'nin kocasıyım, çantasını unutmuş evde, malum, çocuk da var... Adam kulübesinin içinden duyulan televizyonun sesine kulak kabartarak başını salladı: - Tamam, geç... Ama galiba evde yoklar onlar. Sanki bir ara giderlerken gördüm gibi. - Bir bakayım yine de ben... Güvenlik eliyle "geç" işareti yaptı. Sonra aceleyle içeri girip televizyonun başına geçti. Halil memnundu. Özellikle Hülya hanımlar evde yoksa işi halletmiş sayılırdı. Onların oturduğu blokun geniş kapısından süzülerek girdi. Dördüncü katta oturuyorlardı. Kapının önüne gelince bir müddet dinledi içeriyi. Ses seda yoktu. "Evde olsalar işim çok zordu" diye geçirdi içinden. Yavaşça soktu anahtarı. İçerisi karanlıktı. Bir hayalet gibi süzüldü. Doğruca yatak odasına girdi. Gece lambasını açtı. Tuvalet masasının çekmecelerine bakmaya başladı. Oda çok zevkli döşenmişti. Etraftaki bütün eşyaların bir servet değerinde olduğu ilk bakışta belli oluyordu. Nihayet aradığını üçüncü çekmecede buldu. Bordo renkli kadife bir kutuydu bu. Heyecanlanarak açtı kutuyu. Gözleri kamaştı adeta içindekileri görünce. Pırlanta yüzükler, kolyeler, broşlar, bir dizi inci kolye, altın bileziklerle doluydu. Hiç düşünmeden hepsini ceplerine doldurdu. Kutuyu kapatarak tekrar yerine koydu. Sonra diğer çekmeceleri kontrol etti. Başka bir şey bulamadı. Gardırobun içine baktı. Nihayet lacivert renkli takım elbisenin iç cebinde bir şişkinlik fark etti. Elini daldırıp çıkardığı zaman avuçlarında bir tomar banknot duruyordu. Sevinçten neredeyse kendini tutamayıp nara atacaktı. Hemen toparlandı ve koşar adımlarla çıktı dışarıya. Güvenliğin önünden geçerken seslendi: - Haklıymışsın arkadaş, kimse yok... Çaldım, çaldım, açan olmadı. Allaha ısmarladık, bugün böyle idare ederiz, yarın kendi gelip alır artık. Güvenlik görevlisi gülümseyerek el salladı. Halil koşar adımlarla uzaklaştı siteden. İlk gördüğü telefon kulübesine girerek Tamer'i aradı. - Hemen görüşelim Tamer. Acele! Buluşacakları yeri kararlaştırdılar. Telefon kulübesinden çıkınca bir sigara yaktı. Yarım saat sonra iki adam bir kahvede oturmuşlardı. Tamer merakla sordu: - Söyle bakalım, gecenin bu saatinde ne istedin.... - Sana istediğinden de fazla para vereceğim, ama hemen, hemen bu gece beni buradan göndermen lazım. Adam kaşlarını kaldırdı: - Hoppalaaa! Yahu ben sihirbaz mıyım? Nasıl gönderirim seni? Tamam, evrakların hazır ama bilet lazım.. Halil gözlerini kıstı, ona doğru eğildi: - İstediğinin iki kat fazlasını vereceğim, şu bilet işini şimdi hallet... Tamer'in gözleri parlamıştı bu sözleri duyunca. Sanki aç bir kurt gibi ağzının suyu akarak yaklaştı Halil'e doğru. Sandalyesini biraz daha ona doğru çekerek eğildi: - Gerçek mi bu dediğin? O zaman iş başka.. Hemen bir şeyler ayarlarız. Ama yarın sabahtan önce yola çıkamazsın.. En erken, en evvel uçak hangisiyse ona binersin. - Tamam, yeter ki zamanını bileyim, bileti halledelim, para elinde. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.