Zekiye Hanım hizmetçisinin misafir haberini alınca oturduğu koltuktan kalkarak salon kapısına doğru yürüdü. Tam o sırada Faruk ve Betül içeri girdiler. Faruk son derece heyecanlı ve mutlu görünüyordu: - Anne, biz geldik. Biz Betül'le evlenmeye karar verdik. Zekiye Hanım sevinçle bağırdı: - Oh, şükürler olsun Ya rabbim... İkinizi de tebrik ederim. Çok mutlu oldum çocuklar, bunu kutlamalıyız. Ben hemen Fehamet Hanıma telefon edeyim, akşam hep birlikte bir yere gidelim. Betül sakin bir şekilde heyecan içindeki kadını durdurdu: - Eğer izin verirseniz bu haberi ben vereyim aileme. Ondan sonra istediğiniz gibi bir şeyler yaparız. Ben buraya sizin elinizi öpmek için geldim. Buradan hemen sonra kendi aileme gideceğim. Zekiye Hanım şaşkın bir şekilde kalmıştı. Faruk atıldı: - Betül haklı anne. Size haberi verdik. Şimdi gidip Betül'ün ailesiyle de biz konuşalım izin verirsen. Kadın küskün bir şekilde oyun eğdi: - Eh, tabii, nasıl isterseniz. Ama mutlaka bir yerlere gidelim bu akşam. Böyle oturarak kutlanmaz bu haber... Bir kahve içtikten sonra iki genç kalktılar. Bu zaman zarfında Zekiye Hanım müstakbel gelinini incelemişti. Onun kendinden emin tavırları, baskın kişiliği biraz ürkütmüştü doğrusu. Yine de kendi kendine en doğru seçim olduğuna inanıyordu. Gençler kahveden sonra beklemeden kalktılar. Onları sokak kapısına kadar geçirdi Zekiye Hanım. Arabaları gözden kayboluncaya kadar da içeri girmedi. Daha sonra salona geçti. İçi içine sığmıyordu. Hemen telefona koştu ve kocasının numarasını çevirdi: - Alo Haşmet.... Haşmet benim... Vereceğim habere çok sevineceksin. Az önce kim vardı burada biliyor musun? Betül ve Faruk. Evlenmeye karar vermişler. İkisi de kabul etmiş. Görsen, el ele geldiler eve. Benim elimi öpmek istemişler. Bu iş artık tamamen formalite oldu. Gidip istemek falan hikaye artık. Devir nasıl değişti değil mi? Ne zaman geleceksin sen eve? Bence hemen gel. Belki bu akşam Nafiz Beylerle birlikte bir yere gidebiliriz. Bekliyorum seni.... Nefes almadan, karşısındaki adama konuşma fırsatı vermeden konuşmuştu. Telefonu kapattıktan sonra koltuğa oturdu. İçi içine sığmıyordu. "Çok şükür o kuaför yamağından kurtuldu evladım. Olacak iş değildi. Nasıl korkmuştum..." Bir sigara yaktı. Düşünmeye devam etti: "Eğer o kızla evlenmeye kalksaydı nice olurdu halimiz? Ben nasıl çıkardım insan içine? Ne derdim millete? Gelinim diye nasıl taşırdım o kızı yanımda?.." Bir nefes çekti sigarasından. Mavi dumanlar nazlı bir şekilde tavana doğru yükseldi. Salon kapısında beliren hizmetçi kibar bir şekilde sordu: - Bir şey emreder misiniz hanımefendi? - Bir kahve yapıver Kevser, bol köpüklü az şekerli olsun. Faruk evleniyor biliyor musun? Hizmetçi kız gülümsedi: - Çok sevindim efendim, Allah mesut etsin... > DEVAMI YARIN