Evlere temizliğe gidiyordu Elmas!

A -
A +

Elmas belinin ağrısına aldırmadan hızlı adımlarla yürüdü. Bakkala uğrayıp bir ekmek ve bir tas yoğurt aldıktan sonra evine geldi. İstanbul'un yeni kurulmuş uç semtlerinden birindeydi evi. Kirası en uygun olan yer burasıydı. Aslında ev demeye bin şahit isterdi. İki odadan ibaret olan bu beyaz kireç badanalı gecekondunun tuvaleti ve banyosu ortaktı. Mutfak olarak kullanılan iki metrekarelik bir yerde kararmış bir lavabodan başka hiçbir şey yoktu. Ancak gücü buna yetiyordu Elmas'ın. Evlere temizliğe gidiyordu. Birkaç tane devamlı gittiği ev vardı senelerdir. Başka hiçbir becerisi olmadığı için hizmetçiliğe giderek bunca sene kendisinin ve biricik oğlunun geçimini sağlayabilmiş bundan da hiç gocunmamıştı. Annesinin ölümünden sonra yıkılmış, sanki kendisine yaşama gücü veren kanatlarından biri kırılmıştı. Şefika Hanım öleli altı sene olmuştu. Onun ölümünden sonra Elmas daha da yıpranmış ve kendini yapayalnız hissetmişti. Oğluna karşı daha bir düşkünleşmiş, her şeyini ona bağlamıştı. Son iki senedir ise kendisini iyi hissetmiyordu. Rahatsızlığını belli etmemeye çalışıyor, umursamamaya gayret ediyor bütün gücüyle çalışıyordu. Tek bir amacı vardı: Oğlunun istikbali... Onu kimseye muhtaç olmadan kariyer sahibi, saygın bir insan olarak hayata bırakıp göçüp gitmekten başka düşüncesi yoktu!.. Eve girer girmez mutfak diye kullandığı iki metre karelik yere yöneldi. Açılır kapanır bir masayı tezgah olarak kullanıyordu. Masanın üzerinde bir küçük tüp vardı. Yemeklerini orada pişiriyor, banyo yapacakları zaman gereken suyu da orada ısıtıyorlardı. Eskiciden aldıkları bir odun sobası ile ısınıyorlardı. Elmas sonbaharda işten dönerken yanında taşıdığı bir çuvala yoldan topladığı yakacak ne bulursa doldurarak kışlık odununu sağlamaya çalışıyordu. Ne kömür alacak paraları vardı ne de başka bir şey... Zaman zaman aç kalmışlardı. Ama Elmas eline geçen paradan öncelik olarak oğlunun okul masraflarını ayırıyordu. O, olmazsa olmazıydı Elmas'ın. Erol valilikten de yardım alıyordu okulu için. İyi kötü bugünlere kadar gelmişlerdi. Erol'un dediği gibi kendisi ile ilgili hiçbir şey yapmamıştı Elmas bugüne kadar. Kendisini yok sayıyordu. Hayat kırgındı. Yaşamasının oğlu için gerekli olduğuna inanmış, onun için yaşıyor gibiydi. Midesindeki korkunç ağrılar gün geçtikçe artıyordu. Hiçbir sosyal güvencesi yoktu. Şimdi doktora verecek paranın olmadığını düşünüyor, kendi ıstırabını göz ardı edecek kadar kendinden uzak yaşıyordu. Ocağa tencereye koydu. Şehriye çorbası ve pilav pişirecekti. Yorulmuştu. Odaya geçip çekyatın üzerine uzandı. Midesindeki sancı hareket etmesini bile engelliyordu. Son zamanlarda iyiden iyiye rahatsız hissediyordu kendisini!.. Duvardaki gazete hediyesi olarak verilmiş saate baktı. Birazdan oğlu evde olurdu. Kendini toplaması lazımdı. Pencereye dayadı başını. Dışarısı karanlıktı. Saçları ağarmıştı Elmas'ın. Yaşından en az on sene daha fazla gösteriyordu. Yıpranmış ve çökmüştü. Kimseden haber alamamıştı bugüne kadar. Zonguldak'a hiç gitmemişti. Babasını kendilerini terk edip gittiği günden sonra hiç görmemişti. Ara sıra düşündüğü zaman Ahmet geliyordu aklına!.. Bu anlarda derin derin içini çekiyordu sadece. Karanlığın içinden oğlunun hızlı adımlarla eve yaklaştığını görüp yerinden kalktı. Zorlukla yürüyordu. Kapıyı açtı. Erol gülerek sarıldı annesine: - Anam, nasılsın bir tanem? Yorgun görünüyorsun. Hemen toparlandı Elmas, sarıldı oğluna. Onun sırtını sıvazlayarak içeri girdikten sonra kapıyı örttü. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.