Hafize Ana kapıdan başını çekingen bir şekilde uzattı: - Saadet? Kızım içeride misin? Saadet fırladı: - Hafize Ana, duymadım seslendiğini, çok bağırdın mı? Yaşlı kadın omuzlarını kaldırarak cevap verdi: - Yok kızım, şimdi geldim, sesleneyim dedim, rahatsız etmeyeyim diye... Nasılsın yavrum? Saadet dudak büktü: - Nasıl olayım Anacığım, iyiyim, mutfağı toparlıyordum. Yalnızım. Cüneyt yok evde... Hafize Ana gözlerini kıstı. Oturma odasında, duvardaki saate baktı. Sabahın on buçuğuydu daha. Genç kadına döndü merakla: - Bakkala mı gitti? - Yok Hafize Ana, denize gitti. Dinlenmek istiyormuş, bana da söyledi, ama ben gitmedim. Canım istemedi. Yaşlı kadın sedire bağdaş kurarak oturdu. Bir şeyler olduğu belliydi. Hayatı boyunca sabırla her şeyi öğrenmesini bildiği için acele etmeden yerleşti. - Hele bir köpüklü kahve yap bakalım, karşılıklı içelim. Konuşalım biraz. Saadet başını iki yana salladı: - Kahveni hemen yaparım anam ama konuşacak bir şey yok ki. Cüneyt sabah kalktı, bir yerlere gidelim dedi, ben itiraz ettim, gidip iş ara dedim, kızdı biraz bana, ben kendim giderim o zaman dedi. Hafize Ana başını salladı: - İyi etmiş, derdin ne senin, evliliğinin ertesi günü iş mi olur yahu? Kızar tabii, bu kadar acelen vardı madem, iş bulmadan evet demeseydin... Hem kendin istedin hemen nikâh olsun diye, ardından sıkboğaz eder gibi ertesi gün haydi iş aramaya. Bak kızım, erkek milleti sıkıya gelmez. Rahattır onlar. Ah acemisiniz işte... Saadet ağlamaya başladı. Üzülmüştü sabah yaşanan hadiseye, Cüneyt'in tavrına kırılmıştı. Zaten bu teklife "evet" dediği andan beri korkuları, tedirginlikleri vardı. Sanki sebebini bilmediği, isimlendiremediği bu korkuları gerçek oluyormuş gibi hissetmişti. Aslında Hafize Ana'nın söyledikleri biraz rahatlatmıştı sabahtan beri içini sıkan düşüncelerini. Haksız çıkmanın, Cüneyt'in verdiği tepkinin haklı bulunmasının rahatlatıcı etkisiyle konuşmaya başladı: - Ben razıyım kabahatli olmaya, yeter ki korkularım gerçek olmasın... Hafize Ana arkasına yaslandı, elini uzatıp genç kadının elini tuttu: - İşte şimdi yanıldın kızım. Sen haksız çıka çıka karşındakini tepene çıkartırsın sonunda. Kim haksız yere suçlanmayı, hiçbir kabahati olmadan bedel ödemeyi ister? Nereye kadar haksız çıkarsın? Önemli olan ikinizin de aklınızı başınıza toplamanız. Sen kendini rahatlatacağım diye bir bakarsın ki karşındakine fenalık gelmiş, "yetti artık!" demiş. Anlamazsın bile nasıl olduğunu... Genç kadın dikkatle dinliyordu yaşlı kadının söylediklerini. Hafize Ana devam etti: - Evlilik ince ayarlar ister kızım. Öyle herkesin başaracağı bir şey değildir. İşte herkes evlenmesine rağmen sor bakalım kaç çift hiç problemsiz yaşar? İçlerini samimiyetle bir dökseler, neler çıkar neler!.. > DEVAMI YARIN